2 وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ1 بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفَاتِ الْقُرْاٰنِ 3

Aziz kardeşlerim ve sıddık arkadaşlarım; Var olunuz, bahtiyar olunuz. Sizin pek ciddî sa’y ü gayretiniz hem burada, hem başka yerlerde şevk ve gayreti uyandırıyor. Cenâb-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, gittikçe Risale-i Nur’un fütuhatı ziyadeleşiyor. Ehl-i iman yaralarını hissedip ilâçlarını ondan buluyorlar. Hâfız Ali’nin mektubunda yazdığı iki âyetin işaretine dikkat ettik. Bizler dahi Nur fabrikasının sahibi gibi çok mesrur ve müferrah olduk. Fakat Risale-i Nur’a bir işaret-i gaybiyle haber veren otuz üç adet âyet 4 شَهِدَ اللّٰهُ âyetiyle hitam bulduğundan, bu yeni iki âyetin müstakil bir surette işaretlerine kapı açılmadı.

Hem, otuz üç âyetten hangisinin tetimmesi olacak şimdilik bilinmedi. Yalnız bu kadar anlaşıldı ki, 5 بِاَيْدِى سَفَرَةٍ - كِرَامٍ بَرَرَةٍ fıkrası Risale-i Nur’un nâşir ve kâtiplerine mânâ-yı işârî ile bakıyor.

Hem, 6 يَتْلُوا صُحُفًا مُطَهَّرَةً - فِيهَا كُتُبٌ قَيِّمَةٌ fıkrası dahi, Risale-i Nur’un eczalarına ve suhuflarına ve kitaplarına mânâ-yı işârîyle bakıyor. Fakat cifir hesabıyla bin üç yüz altmış küsurdan sonra bu parlak vaziyeti gösterecekler diye icmalen fehmettik.

Gül fabrikasının bizlere, parlak bir gül-ü Muhammedî (a.s.m.) bahçesini hediye edecekti. Onu bütün ruh u canımızla bekliyoruz.

Bu zamanda, lillâhilhamd, Sünnet-i Seniye dairesinde kemâl-i imanı kazanan Risale-i Nur şakirtleri evliyaların, mürşidlerin nazar-ı dikkatini celb edecek vaziyeti aldığından, her zamanda bulunan hakikî mürşidler, her halde bu zamanda Risale-i Nur şakirtlerine müşteri olurlar. Birisini elde etse, yirmi mürid kadar kıymet verirler.

Hem, zevkli ve cazibedar velâyet tereşşuhatı karşısında Risale-i Nur’un hizmetindeki meşakkat, mücahede, külfet bulunduğundan, Feyzi’ye hitaben beyan edilen hakikat o tarafa da fâidesi olur diye leffen size gönderildi. Umum kardeşlerime birer birer selâm ediyorum.
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.
2 : “Hiçbir şey yoktur ki Allah’ı hamd ile tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 17:44.
3 : Kur’ân harflerinin adedince, Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi sizin üzerinize olsun.
4 : “Allah şahitlik etmiştir.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:18.
5 : “Şeref ve kıymetleri pek yüksek olanların ve Allah’a itaatlilerin eliyle ulaştırılmıştır.” Abese Sûresi, 80:15-16.
6 : “Hatâdan ve şüpheden ter temiz olan sayfaları okuyor. O sayfalarda dos doğru yazılı hükümler vardır.” Beyyine Sûresi, 98:2-3.
Önceki Risale: ( 50 ) / Sonraki Risale: ( 52 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aziz : çok değerli, izzetli, saygın
bahtiyar : talihli, mutlu
belâ-yı semavî : gökten gelen belâ, musibet
biçare : çaresiz
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
ehl-i iman : Allah’a ve Allah’tan gelen herşeye inanan kimseler, mü’minler
fıkra : bölüm, kısım
fütuhat : fetihler, zaferler
hadis-i şerif : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranış
hadsiz : sınırsız, sonsuz
hakikat : gerçek, doğru
hikmet : fayda, gaye, sır
ihtiyar harici : irade dışı, tercih etmeden
ilhah : ısrar
kat’i : kesin
maddeten : maddî olarak
mânâ-yı işârî : asıl anlamın dışında işaret edilen diğer anlam
mesrur olma : sevindirme
mu’cizâne : mu’cizeli bir şekilde, benzerini yapmaktan insanları aciz bırakacak şekilde
muhafaza : koruma
müferrah olma : ferah duyma, huzurlu olma
müşevveş : dağınık, karışık, düzensiz
nüzûl ettirme : indirme
nüzul : inme
sa’y : çalışma, emek
sema : hava, gök
semavî nüzûl : gökten inme
sıddık : çok doğru ve sadık
şübehat : şüpheler, tereddütler
şükür : nimeti veren Allah’a karşı minnet duymak, teşekkür etmek
tashih : düzeltme
tayyare : uçak
ziyadeleşme : artma, çoğalma
beyan edilen : açıklanan, anlatılan
cazibedar : cazibeli, çekici
ecza : cüzler, bütünü oluşturan parçalar
evliya : Allah’ın sevgili kulları, veliler
fehmetme : anlama
fıkra : bölüm, kısım
gül-ü Muhammedî : Muhammed (a.s.m.) gülü denilen kırmızı renkli bir gül çeşidi
hakikat : doğru, gerçek
hakikî : asıl, gerçek
hitaben : hitap ederek, seslenerek
hitâm : son
icmalen : kısaca, özetle
işaret-i gaybiye : gelecekte olacak bir hadiseye yapılan işaret
kâtip : yazan, yazıcı
kemâl-i iman : tam ve mükemmel bir iman
külfet : güçlük
leffen : sararak, zarf içine koyarak
lillâhilhamd : Allah’a hamd olsun ki
mânâ-yı işârî : asıl anlamın dışında işaret edilen diğer anlam
meşakkat : güçlük, sıkıntı
mücahede : cihad etme, din uğrunda çaba harcama
mürid : Allah’ın rızâsına kavuşmayı isteyen, bir mürşidin talebesi
mürşid : irşad eden, doğru yolu gösteren
müstakil : bağımsız, başlı başına
nâşir : neşreden, yazıp yayan
nazar-ı dikkati celb etmek : dikkat çekmek
ruh u canlar : ruh ve canla, büyük bir istekle
suhuf : sayfalar
suret : biçim, şekil
Sünnet-i Seniye : Peygamberimizin söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler
şakirt : talebe, öğrenci
tereşşuhât : sızıntılar, izler
tetimme : ek, tamamlayıcı not
umum : bütün
velâyet : velilik
Yükleniyor...