2 وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ1 بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ 3

Aziz, sıddık, mübarek kardeşlerim ve hizmet-i Kur’âniyede çalışkan ve kuvvetli arkadaşlarım ve tarik-i hakta ve berzah seyahatinde ve âhiret yolunda nuranî yoldaşlarım,

Sizin bayramınızı, leyle-i Kadrinizi, Ramazan-ı Şerifte makbul dualarınızı bütün ruh u canımla tebrik ve tes’id ediyorum. Cenâb-ı Hak, bu bayramın sürurunu, hakikî ve geniş ve umumî sürura mukaddeme ve vesile eylesin. Âmin.

Saniyen: Sizin bu mübarek bayramın hediyesi olarak gönderdiğiniz nurlu kalem hediyelerinizi o kadar kıymettar görüyorum ki tarif edemem. Cennetü’l-Firdevste âb-ı kevser destileri gibi, kemâl-i iştiyâk ve şükranla ve sürurlu gözyaşıyla kabul edip başıma koydum. Böyle elmas kılıç gibi kalemleri ve hakikat kahramanlarını Risale-i Nur’a ihsan eden Cenâb-ı Hakka hadsiz hamd ve şükrederim.

Sizlere de o mübarek kitapların yazıları herbir harfine mukabil Cenâb-ı Erhamürrâhimîn on hasene ihsan eylesin diye niyaz ediyorum.

Hakikaten Hüsrev’in infikâki beni çok müteessir etmişti. Fakat Tâhirî o parlak kalemiyle benim o teessüratımı izale eyledi. O bütün efrad-ı ailesiyle, peder ve validesiyle Risale-i Nur’un has talebeleri içinde her vakit hissedar olacaklardır.

Hem bu Tahir’in yüzünden bugünden itibaren Atabey’de, İslâmköyü, Sav Köyü, Kuleönü karyeleri gibi Nurs karyesine arkadaş olup umum manevî kazancımıza hissedar oldu.

Isparta’nın Hâfız Ali’si Kâtip Osman’ın elhak ikinci bir Hüsrev olduğuna benim de kanaatım geldi. Cenâb-ı Hak, onu ve Mehmed Zühtü gibi çok fedakârları ve Risale-i Nur’un hakiki sahiplerini Isparta’ya ihsan eylesin. Âmin.

Mübareklerin kahramanlarından Büyük Abdurrahman’ın (Küçük Ali’nin), Hâfız Mustafa’nın faaliyet ve gayretleri ve Hâfız Mustafa’nın bu defaki mektubundaki bazı noktaları beni sürur yaşıyla ağlattırdı. Yalnız bu kadar var ki, bir zarf içinde gönderilen yirmi beş banknot bulundu, kimin zarfından olduğunu bilemedik.

Bilirsiniz ki, bütün ömrümde kimseden hediyeleri kabul edemiyorum. Hattâ Rüşdü’nün bu defaki hediyesini reddedip hatırını kırdım, geri çevirdim. Cenâb-ı Hak beni muhtaç bırakmıyor. İnsanlara da muhtaç etmiyor. Beni merak etmeyiniz. Fakat, mübarekler heyetinde öyle bir şahs-ı manevî hissediyorum ki, kaidemi ona karşı muhafaza edemiyorum. O şahs-ı manevîyi kızdırmamak ve rencide etmemek için, yalnız o paradan borç olarak beş lirayı bu bayram umur-u hayriyesine sarf etmek için kabul ettim. Yirmisini Sabri vasıtasıyla ve namıyla geri gönderip iade ediyorum, gücenmeyiniz. Ve bilhassa (حسن.ع.م) gayet müstesna kalemiyle dört güzel hediyeleri pek çok kıymettar göründü. İnşaallah bu havalide çokları şevkle kitabete sevk edecek. Böyle kuvvetli kalemleri Risale-i Nur’a ihsan eden Cenâb-ı Hakka yüz binler şükür.

Mübarekler heyetinde Mehmed’in mektubu beni çok sevindirdi. Şimdi yazdığım vakitte yanımda bulunan memleketin eşrafına okudum. O eşraflar da mâşaallah, bârekâllah dediler, hayretle alkışladılar. O mektubun ve ötekilerin birer kısmını Lâhikaya kaydedeceğiz.

Abdurrahman’ın birinci vârisi ve Risale-i Nur’un birinci şakirdi, Büyük Mustafa’nın kapı istikbalinde arkadaşı olan Hacı Osman’ın mektubu ve o mektuptaki rüyaları manidar ve ettiği tâbir de doğrudur.

Aziz kardeşlerim, sizinle konuştuğum bu dakika iftar vaktine yarım saat kalmış, bayram gecesidir, hastalık şiddetlidir. Onun için fazla konuşamıyorum. Bende, büyük ve tehlikeli hastalıktan, Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsinin mu’cize gibi şifa duası kerametiyle o tehlike geçti. Fakat öyle şiddetli bir öksürük, bir heyecan var ki, sizin gibi canımdan ziyade sevdiğim kardeşlerimle konuşmayı kısa kesiyorum.

Yalnız bu kadar var ki, Isparta havalisinde yüzer genç Said’ler ve Hüsrev’ler yetişmişler. Bu ihtiyar ve zaif Said dünyadan kemal-i istirahat-i kalble veda etmeye hazırdır. Ve bilhassa mühim bir medrese-i Nuriye olan Sav Köyünün başta Hacı Hâfız, Mustafa Gül olarak Ahmed’leri, Mehmed’leri, hattâ muhterem hanımları (Tâhirî’nin refikası ve kerimeleri gibi) ve mâsum çocukları, Risale-i Nur’la meşgul olmalarını düşündükçe bu dünyada Cennet hayatının manevî bir nev’ini zevk ediyorum, görüyorum. Oranın Ahmed’lerinin hediyesini umum o köy hesabına bir teberrük deyip öpüp başıma koydum.
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.
2 : “Hiçbir şey yoktur ki Allah’ı hamd ile tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 17:44.
3 : Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Önceki Risale: ( 67 ) / Sonraki Risale: ( 69 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âb-ı kevser : Cennette bulunan Kevser ırmağının suyu
âmin : “Allahım kabul eyle”
arz-ı hürmet : hürmet etme, saygı sunma
aziz : çok değerli, izzetli, saygın
berzah : iki şey arasındaki aralık, kabir; ruhların kıyamete kadar bekleyeceği dünya ile âhiret hayatı arasındaki yer
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan, sonsuz şeref ve azamet sahibi yüce Allah
Cennetü’l-Firdevs : Firdevs Cenneti; Cennetin en yüksek yeri
desti : testi
dua-yı şifa : şifa duası
hakikat : gerçek, doğru
hakikî : asıl, gerçek
hizmet-i Kur’âniye : Kur’ân hizmeti
hususan : özellikle
kemâl-i iştiyak : tam bir istek ve arzu
keramet : Allah’ın bir ikramı olarak Onun sevgili kullarında görünen olağanüstü hal ve fiil
kıymettar : kıymetli
leyle-i Kadir : Ramazan ayı içinde bulunan mübarek gece
makbul : kabul gören, geçerli
mâsum : günahsız, suçsuz
mu’cize : benzerini yapmakta başkalarını aciz ve hayrette bırakan olağanüstü şey
mukaddeme : başlangıç
mübarek : bereketli, hayırlı
mübarek : hayırlı
saniyen : ikinci olarak
sıddık : çok doğru ve sadık
sıhhat : sağlam, sağlıklı olma
suret : biçim, şekil
sürur : mutluluk, sevinç
şakirt : talebe, öğrenci
şükran : teşekkür etme
tarik-ı hak : hak ve hakikat yolu
tes’id : tebrik etme, kutlama
umumî : genel
âmin : “Allahım kabul eyle”
banknot : kâğıt para
Cenab-ı Erhamürrâhimîn : merhametlilerin en merhametlisi olan şeref ve azamet sahibi yüce Allah
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan, sonsuz şeref ve azamet sahibi yüce Allah
efrad-ı aile : aile fertleri
elhak : gerçekten
faaliyet : çalışma
hadsiz : sonsuz, sınırsız
hakikaten : gerçekten
hakiki : gerçek
hamd : şükür, övgü
hasene : iyilik, sevap
hissedar : pay sahibi
ihsan : bağış, ikram, lütuf
infikâk : ayrı düşme, ayrılma, çözülme
izale : giderme, ortadan kaldırma
kaide : kural, prensip
karye : köy
muhafaza : koruma
mukabil : karşılık
mübarek : bereketli, hayırlı
müteessir etme : üzme, etkileme
nam : ad
niyaz : dua, yalvarıp yakarma
sürur : mutluluk, sevinç
şahs-ı mânevî : mânevî şahıs, tüzel kişilik; belli bir ideal ve gaye etrafında bir araya gelen topluluğun oluşturduğu mânevî şahsiyet ve ortak kimlik
şükr : teşekkür, övgü
teessürat : üzüntüler
umum : bütün
umûr-u hayriye : hayırlı işler
valide : anne
aziz : çok değerli, izzetli, saygın
bârekâllah : Allah hayırlı ve mübarek kılsın
bilhassa : özellikle
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan, sonsuz şeref ve azamet sahibi yüce Allah
eşraf : ileri gelen büyükler
havali : çevre, civar, yöre
ihsan : bağış, ikram, lütuf
inşaallah : Allah izin verirse
istikbalinde : karşısında
kemal-i istirahat-i kalb : kalbin tam bir şekilde dinlenmesi
keramet : Allah’ın bir ikramı olarak, Onun sevgili kullarında görünen olağanüstü hal ve fiil
kerime : kız evlât
kıymettar : kıymetli
kitabet : yazım
Lâhika : Risale-i Nur’da Yirmi Yedinci Mektup olan Lâhika Mektupları
manidar : mânâlı, anlamlı
mâsum : günahsız, suçsuz
mâşaallah : Allah nazardan saklasın, ne güzel
medrese-i Nuriye : Nur Medresesi
mu’cize : benzerini yapma noktasında başkalarını aciz bırakan olağanüstü şey
muhterem : hürmete lâyık, saygıdeğer
müstesnâ : seçkin, benzeri olmayan
nev’ : tür
refika : eş, hanım
şahs-ı mânevî : mânevî şahıs, tüzel kişilik; belli bir ideal ve gaye etrafında bir araya gelen topluluğun oluşturduğu mânevî şahsiyet ve ortak kimlik
şakird : talebe, öğrenci
şevk : çok istek ve arzu, coşku
şükür : nimetlere karşı memnunluk gösterme, Allah’a teşekkür etme
tâbir : yorum, yorumlama
teberrük : bereket vesilesi olarak görme, kabul etme
umum : bütün
vâris : mirasçı
ziyade : çok
Yükleniyor...