"Risale-i Nur ne Şark'ın ulumundan ne da Garb'ın fünunundan alınmış değildir." diyoruz. Ama Üstad'ın çok zatlardan alıntısı var. Nasıl izah edersiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"... Öyle de mânevî bir elektrik olan Resâili’n-Nur dahi ne şarkın malûmatından, ulûmundan ve ne de garbın felsefe ve fünunundan gelmiş bir mal ve onlardan iktibas edilmiş bir nur değildir. Belki, semâvî olan Kur’ân’ın şark ve garbın fevkindeki yüksek mertebe-i arşîsinden iktibas edilmiştir."(1)
Risale-i Nur'daki iktibas (alıntılar) o kadar az ki, orana vurduğumuzda yüzde üç beşi bulmaz. Bu da Risale-i Nur'un orijinal orijinine bir zarar vermez. Bu kadar iktibas her telifte bulunabilir, hatta Kur’an'da bile diğer semavi kitaplardan az oranda iktibaslar yapılmıştır.
Dolayısı ile bu kadar az miktardaki alıntılara bakarak Risale-i Nur'a "muktebes bir telif" diyemeyiz ki “Risale-i Nur ne şarkın ulumundan ne da garbın fünunundan alınmış değildir.” hükmüne aykırı olsun.
Risale-i Nur'un temel iki kaynağı ayet ve hadislerdir. Bunun yanında çok az da olsa diğer kitaplardan çok beliğ ve veciz ifadeler iktibas edilmiştir...
(1) bk. Şualar, Birinci Şua.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Peygamberlerin duaları dışında bir örnekle iktifa edelim: Muhammed Allah'ın Resulüdür. Onunla beraber olanlar da kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında ise pek merhametlidirler. Sen onların rükû ve secde ettiklerini görürsün. Onlar Allah'ın lûtfunu ve rızasını ararlar. Yüzlerinde ise secde izi vardır. Onların Tevrat'taki vasıfları budur. İncil'deki vasıfları ise şöyledir: Onlar filizini çıkarmış, sonra git gide kuvvet bulmuş, kalınlaşmış ve gövdesi üzerinde yükselmiş bir ekine benzer ki, ekincilerin pek hoşuna gider. Allah'ın onları böylece çoğaltıp kuvvetlendirmesi, kâfirleri öfkeye boğmak içindir. Onlardan iman eden ve güzel işler yapanlara Allah mağfiret ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir." Fetih Sûresi, 48:27-29.
'' Sevgili Üstadımızın ra ‘’ bu cümlesi ile Risale-i Nurlarda geçen pek çok ; Ayet-Hadis-Ehli İlime ve Kalbe ait sözler,keşifler den iktibas mahiyetindeki alıntılar bir zıtlık oluşturmayacağı gibi,AKADEMİK ÇALIŞMA ve TEZLERDE istenen bir YÖNTEM ve AÇIKLAMALARA kuvvet veren bir usuldür.
Bir İddiayı açıklamak durumunda kalıyorsanız O nu ,daha önceden doğruluğu,kesinliği ispat edilmiş su götürmez Deliller,Bürhanlar , Kanıtlar ile DESTEKLEMEK zorundasınızdır.Bu kanıtlar, Felsefi,mantıki,İlmi,Nebevi, Kur’ani, nihayetin de RABBANİ kaynaklardan beslenmiş deliller olabileceği gibi bizzat kendileri de olabilir. KUR’ANIMIZDA pek çok İKNA EDİCİ ayet bu şekilde ifade edilmiştir. Mesela;RAHMAN SURESİ nerdeyse baştan aşağı böyledir. Allah cc Bu surede önce Dünya nimetlerini tek tek sayıp döktükten sonra,Ahirette ki Cennet nimetleri ile Cehennem Ateşlerinden bahsederken Öz de şunu diyor. Şu gördüğünüz KAİNATI yaratan, Muhakkak ; ‘’Tekrar bir benzerini de yaratır. O halde RABBİNİZİN Nimetlerini veya vereceği nimetleri nasıl yalanlarsınız.’’ diyerek gayet kuvvetli bir nazire yapıyor.
Elbette Kur’anımızdan önceki Mübarek Kitaplar ve Sayfalar da da aynı manaları içeren AYETLER VE SURELER vardı.Cenabı Allah cc O devirdeki İnsanlara da benzer teklifleri yapmıştı.İlahi Kaynak Bellidir. O kaynak; Muhtelif çayları,ırmakları,nehirleri,gölleri,denizleri besleyen bitmek bilmez BİR HAZİNEDİR. Tabi ki bu saydıklarımın suları zaman zaman birbirine karışacak, besleyecek,tatlanacak,tuzlanacaktır. Bun da bir gariplik olamaz. Ama kiminin suyu kimine göre farklı kesafette , farklı tadta,farklı sertlikte,farklı berraklıkta,farklı kütlede ve farklı akış kuvvetinde olur.
Asırlardır farklı mecralardan akan bazı dere,çay ve ırmaklar veya bunlardan sızan AKINTILAR RİSALE-İ NURDA Birleşmiş ,GİT GİDE onu büyütmüş güçlendirmiştir. Bu da gayet tabii olup, EŞYANIN TABİATINDA olan bir durumdur…………….Sağlık ve selamet ile kalınız.