Risale-i Nur talebelerinin, haşirde ayrı bir ümmet gibi haşrolacağına dair otuz üç hadis olduğu söyleniyor, bunlar hangileridir?
Değerli Kardeşimiz;
Risale-i Nurların makbuliyetine dair, Üstad otuz üç âyetten delalet ve işaretler çıkarmıştır. Lakin Risale-i Nurlarda, Nur talebelerinin haşirde bir ümmet gibi dirileceğine dair en ufak bir işaret ve kelime geçmiyor. Bunlar taassubane ve hikmetsizolarak söylenmiş sözlerdir. Böyle esassız bir sözü, bir Nur talebesi savunamaz. Bu fikrin çok risk ve tehlikeleri var. Bunlardan birkaç tanesi şudur:
"Ayrı bir ümmet" ifadesi gibi yanlış anlaşılmaya müsait ve Risale-i Nurların düşmanlarına bir koz mahiyetindedir. Bu cümleye istinaden, -haşa- Said Nursi peygamberlik iddia ediyor diye yaygara kopartabilirler.
İkinci husus; Nur talebesi ehli tahkik olmalıdır, her duyduğunu ve her söyleneni hemencecik kabul etmemeli, araştırıp tahkik ettikten sonra kabul etmelidir. Risale-i Nur mesleği tahkik mesleğidir, her şey delilli ve ispatlı olması gerekir. Delilsiz ve ispatsız bir şey kabul edilmemelidir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
“Bu hadis-i şerif, umumi ve lafzi beyanıyla bütün ulema-i islamiyeyi gösterdiği halde, riyazi veçhesiyle de; 1294’te besmele-i hayatına başlayan, 1344’te neşriyat-ı ilmiyesinin en faal devresini yaşayan, 1394’te ise nüfuz-u ilmiyesinin en şamil devresine ulaşacak olan bir zat-ı harikuladeyi göstermektedir. Ve onun etabıyla beraber kıyamette bir ümmet-i müstakile olarak ba’s buyurulacağını bildirmektedir.” (Tılsımlar Mecmuası, Maidetü’l Kur’an, s. 179) Bu kısım Tılsımlar mecmuası adlı risaleye, Said Nursi tarafından bizzat konulmuş ve sağlığında basılmıştır. Şeklindeki iddiaya nasıl cevap verilebilir?
Maidet-ül Kur'an Risale-i Nur talebelerinden Ahmed Feyzi Kul'un ayet ve hadislerden Risale-i Nur'a dair yaptığı cifir ilmine müstenid bazı istihraçları bir araya getirdiği eserdir. Bediüzzaman Hazretleri de görmüş, okumuş ve tasdik etmiştir. Hattâ Üstad tarafından bu risale bazı ta’dil ve tashihlerden sonra, 1946-1948’lerde teksir makinesiyle ve İslâm harfleriyle neşredilen Tılsımlar Mecmuası adlı kitabın âhirine ilhak edilerek neşrettirilmiştir.
Lâkin 1948’de vukua gelen Afyon Mahkemesi savcı ve hâkimleri veya onun ehl-i vukufu Mâidet-ül Kur’an eserini, rapor ve iddianamelerinde çok fazla mevzu ettikleri için, Hazret-i Üstad Afyon Hapsinden sonra onu Tılsımlar Mecmuası’nın arkasından ayırmış ve umumî neşirden kaldırmıştır. Risale-i Nur’un Kudsi Kaynakları- A. Badıllı
“Size insanların en cömerdini haber vereyim mi. Ben, Beni Âdemin en cömerdiyim. Benden sonra en cömerdi o kimsedir ki bir ilim öğrenir ve neşreder. O kıyamet günü tek bir ümmet olarak haşrolur. Ondan sonra en cömerdi Allah yolunda Cihad eder de öldürülür.” (Hadis Meali) Tılsımlar Mecmuasının Zeyli
1294 nihayetteki zamirin mukadder “vav” ile, tenvinsiz. 1344 (birinci tenvinle) 1394 ikinci tenvinle. “Bu hadîs-i şerif, umumî ve lâfzı beyaniyle bütün ulemâ-i İslâmiyeyi gösterdiği halde, riyazi veçhesiyle de 1294’de Besmele-i hayatına başlayan, 1344’de neşriyat-ı ilmiyesinin en faal devresini yaşayan, 1394’de ise nüfuz-u ilmiyesinin en şâmil devresine ulaşacak olan bir zat-ı harikuladeyi göstermektedir. Ve onun etbaiyle beraber yevm-i kıyamette bir ümmet-i müstakile olarak ba’s buyurulacağını bildirmektedir. “Racülün” 233 kelimesi de bir farkla Türkçe “Kürdî” 234 kelimesinin tam karşılığıdır.” Müellif Ahmed Feyzi Kul
Bu hadisi Ahmed Feyzi Kul ağabey yorumluyor Üstadımızda bu yorumu uygun gördüğü için kısa bir dönem neşrine izin veriyor. Nihayetinde bu bir yorumdur kimisi katılır kimisi katılmaz. Biz bu fikre katılmayana neden katılmıyorsun diye bir itham da bulunmuyoruz.
Hadiste, ilmini Allah rızası için neşreden bütün alimler hakkında bir ifade kullanırken bu hadisi Üstada ve onu takip edenlere tatbik etmek neden yanlış olsun.
Kaldı ki Risale-i Nur tahkiki iman dersleri ile milyonlarca insanın imanının kurtulmasına vesile olmuş ve dinsizliğin önünde sağlam bir kale gibi durarak Müslümanların tahassungahı haline gelmiştir.
“İşte o gün bölükler halinde insanlar, kabirlerinden çıkıp yüce divana dururlar, ta ki yaptıklarının karşılığını görüp alırlar.” Zilzal, 6
“İşte o gün insanlar yaptıkları kendilerine gösterilsin diye (bulundukları yerden) farklı gruplar halinde çıkarlar.” Zilzal,6 (Diyanet meali)
Âyetin “farklı gruplar halinde” diye çevirdiğimiz kısmına, a) Herkesin kabirlerinden çıkıp mahşer yerine doğru ilerlerken dünyadaki amellerine göre iyi veya kötü şartlar altında, güzel veya çirkin bir görünüşte olması; b) Yeryüzünün farklı bölgelerinden çıkıp bölük bölük mahşer yerine doğru ilerlemeleri gibi değişik anlamlar verilmiştir (Râzî, XXXII, 60; Elmalılı, IX, 6012).
Âyetin, bu anlamların hepsini içerdiğini düşünmek de mümkündür. Burada asıl anlatılmak istenen, daha kabirlerinden çıktıkları andan itibaren her bir insanın âhiretteki durumunu, âkıbetini, iyiler arasında mı yoksa kötüler arasında mı olacağını belirleyen şeyin, bizzat kendisinin bu dünyadaki tercihi, inancı ve yaşayışı olduğudur. Şu halde bu tasvir, her insanın devredilemez bireysel sorumluluğunun varlığını da göstermektedir. Bu âyetin “yaptıkları kendilerine gösterilsin diye” şeklinde çevrilen kısmı ise tefsirlerde, insanların, a) Amel defterlerindeki kayıtları görmeleri, b) Yaptıklarının ödül veya ceza olarak karşılığını görmeleri şeklinde açıklanır.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa:669
Birçok iddia ve iftiralar için aşağıdaki linkleri inceleyebilirsiniz:
Bediüzzaman Said Nursi'ye Yönelik İtirazlar ve Cevaplar
Risale-i Nur Külliyatı'na Yönelik İtirazlar ve Cevaplar
Said Nursi Gerçeğine Cevaplar