Risale-i Nur talebesi olmak için birine Kur'an öğretmek şart mıdır?

Risale-i Nur talebesi olmak için birine Kur'an öğretmek şart mıdır?
Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Öncelikle bulunduğumuz zaman dehşetli ahir zaman olduğundan, imanı kurtarmak veya kaybetmek meselesi, en büyük bir davadır. Bu davanın kazanılması için gerekli her türlü gayret ve çaba bir vazifedir. Bu vazife ise her kişiye düşen bir vecibe-i mühimmedir. Hatta şeri bir tabirle herkese "Farz-ı Ayn"dır. Üstadımızın bu meseleye bakışı şöyledir:

"Ey insafsızlar! Neden hem vazifeniz, hem medresenin mahsulü, hem size farz-ı ayn gibi lüzumu bulunan bu hizmet-i imaniyede bana yardım etmiyorsunuz. Belki de sizin lâkaytlığınızdan çokların çekilmesine sebebiyet veriyorsunuz."(1)

Üstad, yukarıda hizmet-i imaniye ve Kur'an'iyenin medrese ehline ve hocalarına hitaben farz-ı ayn dese de herkesin istidadı ve imkânı nispetinde kendisine farz-ı ayn olur. Bunu da şu sözleriyle ilan ediyor:

"Amma hubb-u din ve i'lâ-yı kelimetullah herkese farz-ı ayn olduğundan..."(2)

Çünkü eski zamanda tahripler ve zararlar cüzi, müfsitler ve tahrip edenler ise çok az idi. Ama bu zamanda müfsitlerin çok olduğu ve bizzat İslam'ı ve Kur'an'ı hedef aldıkları için herkesin iman ve İslam hizmetinde bulunarak, mukaddesatı koruması ve neşretmesi mühim bir görevdir ve farzdır. Aşağıdaki ifadeler bu zamanda iman ve Kur'an hizmetinin ne kadar mühim olduğunu şöyle ortaya koyar:

"Eski zamanda imanı kurtaran on el varsa, şimdi bire inmiş. İmansızlığa sevk eden sebebler eskiden on ise, şimdi yüze çıkmış."(3)

İmani ve İslamî hizmetin belki de temel taşı, Kur'an'ın hakikatlarını neşr etmekle beraber, Kur'an'ın lafzını da öğretmektir. Onun için Kur'an'ı öğretmek, kişinin imkânı ve istidadı nispetinde farz olur. Mesela bir baba, oğlunu Kur'an kursuna göndermiyorsa ve başka imkân da yoksa, kendisinin öğrenmesi ve öğretmesi farz-ı ayndır. Bu, çoçuğun baba üzerindeki hakkıdır. Bir nur medresesinde talebemiz Kur'an okumasını daha bilmiyorsa yine üzerimize düşen bir vazifedir. Bir okul öğretmeni; okulunda, sınıfında veya köyünde Kur'an öğretecek bir merci yoksa veya yetersiz ise yine ona düşen bir vazifedir. Ve hakeza...

Şunu da belirtmek gerekir ki, fıkhen genel olarak, namazda okuyacak kadar Kur'an'ı öğrenmek ve ezberlemek farz-ı ayndır. Ama tüm Kur'an'ı, öğrenip okumayı bilmek veya ezberlemek toplum için farz-ı kifayedir ve münferiden ise sünnettir. Bu zamanda geniş imkânlar olduğundan herkes için Arapçadan Kur'an okumayı bilmek farz-ı ayn derecesindedir. Tecvid ve mahreçler ise bir kişi için manayı bozmayacak kadar öğrenmesi farzı ayndır. Gerisi sünnet-i müekkededir.

Ayrıca Üstad Hazretleri, birine Kur'an öğretmeyi, Risale-i Nur talebesi olmak için bir şarttan ziyade "Has" bir Nur talebesinin mühim bir vazifesi addetmiştir.

"Hem her bir has talebenin mühim bir vazifesi, bir çocuğa Kur'an öğretmek olduğundan, sen bu vazifeyi yapmağa başladın."(4)

Hatta Üstad Hazretleri çocuklara Kur’an öğretmenin Risale-i Nur’un bir vazifesi olarak da kabul etmiştir. Çünkü Risale-i Nur’a hizmet, Kur’an’a hizmettir. Kur’an’a hizmet ise Risale-i Nur’un neşrine ve hizmetine vesiledir. Bu vazife de ilk başta Nur talebelerine düşmektedir.

"Şimdi Nurların bir vazifesi olan, çocuklara Kur'an okutmak ve iman derslerini vermek hizmetiyle meşgul olduğunu yazıyor. Ona yazınız ki: Bu hizmetin, aynen eskide Nurlara çalışmanız gibi kıymetlidir."(5)

Dipnotlar:

1) bk. Emirdağ Lahikası-I, 160. Mektup.

2) bk. Asar-ı Bediiyye, Makale-15: Ziya-yı Hakikat.

3) bk. Sözler, Konferans.

4) bk. Barla Lahikası, 254. Mektup.

5) bk. Emirdağ Lahikası-I, 121. Mektup.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 1.414
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...