Risale-i Nur'da; kaç çeşit istidabdattan bahsediliyor, geçtiği yerlerle beraber izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"İstibdat" kelime olarak başlı başına olmak, keyfî idare sistemi, zulüm ve tahakkümde bulunmak gibi anlamlara geliyor.
Terim olarak ise, idaresi altındakilerin istemediği şeyleri yalnız kendi keyfine göre zorla ve zulümle yaptırmaya çalışmak. Kanun ve nizamlara bağlı olmayarak, çok defa da kanun namına kanunsuzluk yaparak, keyfi hükmünü icra ettirmek. Kimseyi tanımadan kendi dediğini ve keyfi emirlerini kuvvet ve cebir kullanmak suretiyle yaptırmaya çalışmak. Allah'ı ve adaletini unutarak otoriter ve baskıcı bir zulümle hüküm ve idare etmek demektir.
İstibdadın siyasi, ekonomik, sosyal ve sınıfsal çeşitleri vardır. Otoriter, totaliter, monarşi, saltanat ve benzerleri istibdat kavramı içindedir.
Siyasi istibdadın en bilineni totaliter rejimdir. Totaliter rejimler, topluma ve bireylere hemen hiçbir özgürlük tanımayan, tüm toplumu belirli bir ideoloji doğrultusunda yönlendiren, kullanan ve bunun için de baskıcı yöntemler devreye sokan yönetim sistemleridir.
Totaliter rejimlerin XX. yüzyıldaki en belirgin örnekleri, faşizm, nazizm ve komünizmdir. Sözü edilen sistemlerin tümünde devlet, belirli bir ideoloji adına, toplum üzerinde büyük bir baskı uygulamıştır. Muhalifler acımasızca ortadan kaldırılmış, tüm toplum adeta bir "korku rejimi" ile yönetilmiştir.
Otoriter rejimde gücü elde tutan tek bir kişi (diktatör) veya grup (cunta) vardır. Bu tür hükumette güç tek bir siyasi güçte toplanır. Otoriterlik toplumdan ziyade hükumet üzerindedir. Otoriter hükumetlerde güç merkezidir ve bir kişide toplanmıştır. Halkın ve muhaliflerin düşüncelerini ifade etme özgürlüğü baskı altındadır. Amaçlarına ulaşabilmek için siyasi partileri ve toplu kalabalıkları kullanır ve insanlara yaptırmak istediği şeyleri yaptırır.
“Kuvvet kanunda olmalı. Yoksa, istibdat tevzi olunmuş olur.”(1)
Ekonomik istibdat zenginlerin fakirler üzerinde ki haksız sömürüsüdür.
Meziyet ve fazilet sahibi kişilerin normal insanlar üstünde üstünlük sağlaması da bir istibdat şeklidir. Üstadımız buna faziletfürüşluk demektedir.
"Evet, imanlı fazilet, medar-ı tahakküm olmadığı gibi, sebeb-i istibdat da olamaz. Tahakküm ve tagallüb etmek faziletsizliktir. Ve bilhassa ehl-i faziletin en mühim meşrebi, acz ve fakr ve tevazu ile hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye karışmak tarzındadır. Lillâhilhamd, bu meşrep üstünde hayatımız gitmiş ve gidiyor. Ben kendimde fazilet var diye fahir suretinde dâvâ etmiyorum."(2)
"Evet, ben neseben ve hayatça avam tabakasındanım. Ve meşreben ve fikren, müsavat-ı hukuk mesleğini kabul edenlerdenim. Ve şefkaten ve İslâmiyetten gelen sırr-ı adaletle, burjuva denilen tabaka-i havassın istibdat ve tahakkümlerine karşı eskiden beri muhalefetle çalışanlardanım. Onun için, bütün kuvvetimle adalet-i tâmme lehinde, zulüm ve tagallübün ve tahakküm ve istibdadın aleyhindeyim."(3)
Dipnotlar:
(1) bk. Divan-ı Harb-i Örfî, Hakikat.
(2) bk. Lem'alar, Yirmi İkinci Lem'a.
(3) bk. age.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü