Risale-i Nur'un birçok yerlerinde iman etmeyenlerin ne kadar zulümatlı ve boğucu hayatları olduklarından bahsediliyor. Ama onlar sanki hayatlarından memnun gibi görünüyorlar. Açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
Küfrün mahiyeti, insanın kendisini yaratıcısız, sahipsiz, hamisiz bilmesi ve ölümün hiçlik olduğunu, ölüm ötesi bir hayatın bulunmadığını zannetmesidir. Bunların ise ruh için büyük bir ızdırab kaynağı olduğunda şüphe yoktur. Ancak bazı sebeplerle dünya hayatı onlar için bütün bütün çekilmez olmaktan çıkabiliyor.
1) ALLAH ve ahiret vardır, ihtimaliyle İslamiyet'ten gelen rahmet eseri olarak bir derece nefes alıyorlar.
2) Yüzde sekseni lakaydlık ve umursamazlık olan adem-i kabul dairesinde bulunduklarından, düşünmeden yaşıyorlar ve küfr-ü mutlaktakiler gibi hayatları harap olmuyor.
3) Sefahatten gelen menhus lezzetle hislerine mağlup olup akıllarını uyutuyorlar.
4) His ve hevesin hakimiyeti aklın mizanlarını dinlemiyor. His ve heveslerine mağlup olarak yaşıyorlar.
5) Geçmişi ve geleceği düşünmeden anlık yaşıyorlar.
6) Gençlik, şöhret, imkân ve saltanat bir müddet onların zevk ve menfaatlerine kuvvet veriyor.
7) İmandan gelen zevk ve lezzeti idrak edemediklerinden mukayese imkânı bulamıyorlar. Mevcut hayatı ideal zannediyorlar.
8) Dünyanın ve hayatın zor ve ağır şartları başka şeyleri düşünmeye fırsat ve imkân bırakmıyor.
9) Çevrenin, ailenin, geleneklerin tahakkümü ve baskısı altında kalıyorlar.
10) Müslümanlardaki bazı yanlış hal ve tavırlar onları ürkütüyor ve korkutuyor.
11) İnanmanın icabı olan salih amel ve muamelat nefislerine ağır geliyor. Bunları düşünmeden yaşamayı tercih ediyorlar.
12) Nefsin aldığı bir dirhem lezzeti istikbaldeki batmanlarla lezzete tercih ediyorlar.
13) Menfaat üzerine kurulan ve dönen hayat çarklarını fazilet üzerine kurulmuş hakikate çevirmek zor oluyor.
Bu gibi sebeplerden dolayı ehl-i küfür için geçici de olsa dünya lezzetleri bütün bütün harap olmayabiliyor.
İnsan böylece kısa bir süre hayattan lezzet aldığını zannetse bile bir müddet sonra ihtiyarlık mevsimiyle hastalıklar, musibetler onun üstüne çöker. Dostlarının çoğu bu âlemden göçüp giderler. Kendisini bir derece oyalayan dünya işlerinden de elini çekmiş olur.
Dünyalarının düzeni menfaat ve zevk üzerine kurduğu için bu halinde kimse onunla ilgilenmez, dertlerini tek başına çekmeye başlar. Artık her geçen gün kabir çukuruna bir adım daha atmanın ızdırabı ruhunu sarar. İşte o zaman küfrün ağırlığını bütünüyle hisseder ama artık dönüşü olmayan bir yola girmiş olur.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar