Risaleler için kullanılan; "Risale-i Nur", "Risaletü'n-Nur", "Resaili'n-Nur", Siracü'n-Nur", "Siracü's-Sürc" gibi isimler, hangi makamlarda kullanılıyor?
Değerli Kardeşimiz;
Bu isimlerin makamları ve o şekilde olmaları; ya ayetin işaret ve beşareti ile ya da İmam Ali (ra)’in keramet ve müjdelemesi şeklinde tayin olunmuşlar.
"Risale-i Nur’a bakan birinci cümlesi: مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكٰوةٍ فِيهَا مِصْباَحٌ ’dur. Yani, nur-u İlâhînin veya nur-u Kur’ânînin veya nur-u Muhammedînin (a.s.m.) misali, şu مِشْكٰوةٍ فِيهَا مِصْباَحٌ ’dur. Makam-ı cifrîsi dokuz yüz doksan sekiz (998) olarak, aynen Risaletü’n-Nur—şeddeli ن, iki ن sayılmak cihetiyle—tam tamına tevafukla ona işaret eder."
"İkinci cümlesi: اَلزُّجَاجَةُ كَاَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّىٌّ يُوقَدُ ’dur. Yirmi Sekizinci Lem’a’da tafsilen beyan edildiği gibi, İmam-ı Ali (r.a.) Kaside-i Celcelûtiye’sinde sarahat derecesinde Risalei’n-Nur’a bakarak ve ona işaret ederek demiş: اَقِدْ كَوْكَبِى بِاْلاِسْمِ نُورًا Ben tahmin ediyorum ki, İmam-ı Ali’nin (r.a.) bu işareti, bu cümle-i nuriyenin remzinden mülhemdir. Bu cümle-i âyetin makamı, beş yüz kırk altı (546) edip, Risale-i Nur’un adedi olan beş yüz kırk sekiz (548)’e gayet cüz’î ve sırlı iki farkla tevafuk noktasından işaret ettiği gibi, remzî bir mânâsıyla tam bakıyor."
"Üçüncü cümlesi: مِنْ شَجَرَةٍ ’dir. Eğer مِنْ شَجَرَةٍ ’deki ة vakıflarda gibi ﻫ sayılsa beş yüz doksan sekiz (598) ederek tam tamına Resâili’n-Nur ve Risalei’n-Nur adedi olan beş yüz doksan sekiz (598)’e tevafukla beraber,مِنْ فُرْقَانٍ حَكِيمٍ ’in adedine yine sırlı birtek farkla tevafuk-u remzî ile, hem Resâili’n-Nur’u efradına dahil eder, hem yine Risalei’n-Nur’un şecere-i mübareki Furkan-ı Hakîm olduğunu gösterir."(1)
Risale: “Aynı konuda az meseleleri ihtiva eden bir mecelle/kitapçık” şeklinde tanımlanmıştır.
Mecellede ise: “İçinde bir kısım hükümler/ilmi konular bulunan bir sayfa” olarak tanımlanmıştır. (bk. Şerif Cürcani, Tarifat, Beyrut, 1403/1983, 1/110; Ebu’l-Beka, el-Külliyat, Beyrut, ts.1/476; el-Mu’cemu’l-Vasit, “r-s-l” maddesi)
Risale-i Nur: Farsçaya uyarlanmış Osmanlıca bir terkiptir. Nur kitapları veya kitapçıkları anlamına gelir. Yani Envar-ı Kuraniyeyi/Kur’an nurlarını ders veren kitaplar..
Risaletu’n-Nur: Arapça bir terkip olup “Risale-i Nur” manasına gelir.
Bazı insanlar sırf garaz damarıyla Risalet-ün Nur ismine yanlış mana verip Üstadımızı -haşa- Peygamberlik iddia etmekle ittiham ediyorlar. Meselenin aslını anlamaktan kaçıp kendi uydurdukları hayali anlama sarılıyorlar. Nitekim Üstad zamanında da bunun örnekleri vuku bulmuş. Bir mahkemede savcı bunu suç unsuru olarak değerlendirmiştir.
"Hem hiçbir münasebeti olmadığı halde, bir adam Risale-i Nur’un ikinci bir ismi olan Risaletü’n-Nur tabirinden “Kur’an’ın nurundan bir risalettir, bir ilhamdır.” demiş. İddianamede başka yerin verdikleri yanlış mana ile güya “Risale-i Nur bir resuldür.” diye benim için bir sebeb-i ittiham tutulmuş." (Şuâlar, On İkinci Şuâ)
Resaili’n-Nur: Resail kelimesi: Arapça olan Risalet kelimesinin çoğuludur. Bu tamlama da Arapça bir terkiptir, “Nur Risaleleri” anlamına gelir.
Siracü'n-Nur, ışık saçan lamba demek olup, Risale-i Nur'un manevi lamba görevine işaret ediyor.
Siracü's-Sürc ise ışık yolu, nur yolu demek olup Risale-i Nurların nurani yoluna kinayedir. Bu da İmam Ali (ra)’in manevi kemalatı ile haber verdiği güzel bir tesmiyedir.
(1) bk. Şualar, Birinci Şua
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar