Risaleleri çok okuduğu halde, amele dökemeyen, bildiğini yaşayamayanlara ne önerirsiniz? Zülcenaheyn olmak -ilmiyle amel etmek- hakkında ne dersiniz?..
Değerli Kardeşimiz;
Davâ adamı olma ile maneviyata açık olma farklı şeylerdir. Öyle insanlar vardır ki, hizmette en öndedirler ama, fakat gözleri manâya açık değildir. İlim-irfan sahibidirler, ama, manâyı görmede köylü ve hatta bedevidirler.
Bazıları da vardır ki, onların vicdanları manâya açıktır. Hizmette geride görünürler, malumatları da çok sınırlıdır. Fakat eşyanın perde arkasına açıktırlar. Keşke her iki yönümüzü de geliştirip böyle iki buudlu olabilseydik!..
Alimler, Peygamber Efendimizin (a.s.m.) ilmine; veliler ise amel cihetine mazhar olmuşlardır. Tabi alim olan biri kendisinde amel yok anlamına gelmemeli, yani ilim ciheti daha ağır basmaktadır denilir. İlim, velayetin pek fevkindedir. Birisinin beş kilo gümüşü olsa, diğer birinin de bir kilo altını olsa; her ne kadar sayı itibariyle gümüş daha fazla görünüyor ise de; kalite itibariyle altın daha kıymetli daha ehemmiyetlidir.
Ehl-i velayet, Allah’ın manevi yakınlığını kazanmaya çalışırlar. Bu yolda ilerlemek, çoğu kere kesbidir, çalışmaya göredir. Ehl-i nübüvvet ve onların varisleri ise, böyle bir seyrü sülûka ihtiyaç olmadan doğrudan akrebiyetin (ileri derecede yakınlığın) tecellisine mazhar olurlar. Bu ise, vehbidir, çalışmaya terettüp eden bir netice değildir.
Bu dünyaya asıl geliş gayemiz; Halık-ı Kâinatı tanımak ve ona ibadet etmek olduğuna göre; bizler evvela farz namazlarımızı kaçırmamak, bunun yanında Peygamberimiz (asv)'in müekked, yani sürekli yaptığı sünnetleri mümkün oldukça kaçırmamak ve gayrı müeekkedleri de elimizden geldikçe yapmak. Bunun dışında dünyadaki işlerimizi de dengede götürdük mü maksadımıza ulaşırız.
İlim arttıkça Allah'tan korku ve haşyetin de artması ve bunun neticesinde ibadetlerinde artması gerekir. Belki ilimle uğraşmak, nafile ibadetleri asgariye indirebilir. Yoksa özellikle sünneti müekkedelerde taviz vermemek gerektir.
Şu Hadis-i Şerifi nazara vermeden geçemeyeceğiz; Peygamber Efendimiz (asm) buyuruyor;
"Men temesseke bi sünneti inde fesadi ümmeti felehu ecru mieti şehid"
"Kim fesadı ümmetim zamanında benim sünneti seniyyeme yapışırsa, ona yüz şehidin ecri sevabı vardır."
buyurmaları ahir zamanda sünnete uymanın ehemmiyeti noktasından önem arzetmektedir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Çok okunuyor risale fakat amele yansımıyor GENELDE NEDEN?? SORUSUNA-- Prof.Dr.Alâaddin BAŞAR ile Röportaj dan bir alıntı:
- Şimdi Risale okumak ayrı bir hadise yani. Risale-i Nur umuma hitap ediyor değil mi? Ama herkes aynasına göre feyiz alıyor. Mesela kalp günahlarla, isyanlarla ne kadar yaralanıyor, kirleniyorsa, tozlanıyorsa en güzel ışığı da versen o kadar az ışık emiyor. Işık aynı ışık ama iş aynalarda. Aynaları tozlatan, kirleten, kıran bir çok hadiseler var. Akşama kadar haram içerisinde olan, ders dinliyor ama ticari işlerinde nefsine kapılıyor faize giriyor falan, günahlara girdiği için insan aynasını karartıyor, istifadesi azalıyor. Bunun Risale-i Nur'la alakası yok. Ona bakarsan Kur'an Allah'ın kelamı, onu dinliyoruz ama niye bu kadar farklılık arz ediyoruz? Burada nefis ve şeytan devreye giriyor. Günahlar, isyanlar devreye giriyor. Mesele bu, bizimle ilgili yani.
Risaleleri çok okumak güzel ve önemli fakat nasıl okuduğumuz da önemli. Risaleleri okurken teslimiyet lazım. Kendini bırakacaksın nereye götürürse gideceksin. Hayatını o şekillendirecek. Ne yapacaksın, ne edeceksin, kimlerle ne kadar beraber olacaksın o tayin edecek. Bunu yaparsak müessir olur inşallah. Üstad hazretleri Ceylan abiye hitaben mesele RN daki hakikatları ezberlemek değil yaşamaktır diyor. Ruhunu anlamadıktan sonra bırak çok okumayı ezberlesek ne olur ki?
Bir de Şener abi iki türlü anlamak vardır diyor. Bir ibareyi anlamak bir de hakikatı anlamak. Uhuvvet risalesini okuduğu halde kardeşiyle döğüşen adam ibareyi annlamış fakat hakikatı anlamamış.