"Risalet ve İslâmiyetle mücehhez olan hakikat-ı Muhammediyedir ki, risalet noktasında en muazzam icmâ ve en vâsi tevatür sırrını ihtiva eden mecmû-u enbiyânın şehadetini tazammun eder..." Birinci burhanı özetler misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Cenab-ı Hakk’ın varlığına ve birliğine birinci delil, Peygamber Efendimizdir (asm.).
Kâinatın tamamı ve içindeki her varlık Allah’ın varlığını ve birliğini ilan ettiği halde, onu hakkıyla okuyamayan ve doğru değerlendirmeyen çoğu insan şirk yoluna girmiş, putları, yıldızları, Güneş’i, nehirleri ve daha nice şeyleri Allah’a şerik koşmuşlardı. Kâinatın “hal” diliyle verdiği tevhid derslerini anlamayan insanlık âlemine en büyük peygamber olan,“Üstad-ı Mutlak, Muktedâ-yı Küll, Rehber-i Ekmel, Şems-i Hidayet” olan Resul-i Ekrem Efendimiz (asm.) Kur’ânı okuyarak ve onu izah ederek ders vermiş ve mübarek ömrünün tamamını tevhid davasına vakfetmiştir. Rabbinin İkra (oku) emriyle kâinatı, ondaki hadiseleri, insanı ve kulluk görevlerini doğru olarak okumuş ve herkese de okutmuştur.
Üstad Hazretleri şöyle buyuruyor;
“Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku! Yoksa hayvan ve camid hükmünde insan olmak ihtimali var!..” (33. Söz)
İşte Allah Resulü (asm.) insanlara kendilerini nasıl okuyacaklarını en güzel şekilde ders vermiş ve onları diğer canlılar gibi yahut cansız varlıklar gibi olma zilletinden kurtarmıştır.
Resul-i kibriya Efendimizin (asm) bu tevhid davası bütün peygamberlerin ortak davasıdır. Bütün peygamberler Allah’ın varlığı ve birliği hakikatini insanlığa ders vermek için gönderilmişler ve O’nun razı olduğu kul olmanın yollarını göstermişlerdir.
O halde, Allah Resulünün (asm.) davasının şahitleri bütün enbiyadır. Bu dava, “en muazzam icmâ ve en vâsi tevatür sırrını ihtiva eden mecmû-u enbiyânın şehadetini tazammun eder.”
Onun her bir davasında bütün peygamberlerin icmaı vardır, hepsi aynı dava için çalışmışlar, insanları tevhid yoluna, istikamet yoluna, rıza yoluna, cennet yoluna çağırmışlardır.
Tevatür; yalan üzere toplanmaları imkânsız olan bir cemaatin, aynı haber üzerinde ittifak etmeleri demektir. Peygamber Efendimizin (as) her bir davası tevatür kuvvetindedir. Bu tevatüre bütün enbiya ile birlikte, bütün evliya ve asfiya, bütün âlimler ve mürşitler de dâhildir. Bu seçkin zatlar, “efâzıl-ı beşer”dirler, yâni insanlık âleminin en faziletli, en üstün şahsiyetleridirler.
“Demek şu dâvada ittihad etmiş bütün efâzıl-ı beşer nâmına o nuru gösteriyor.”
Ayrıca, o mukaddes davasını binden fazla mucize göstermekle de teyit etmiştir.
“Acaba bu kadar tasdiklere mazhar, büyük, derin, durbîn, sâfi, keskin, hakaik-âşina bir gözün gördüğü hakikat, hakikat olmamak hiç ihtimali var mı?”
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü