Said Nursi'nin vefatından sonra bazı risalelerin tahrif edildiği söyleniyor. Bu rivayet doğru mudur? Eğer böyle bir şey varsa, bunu yapabilecek kişilerin ehliyeti var mıdır? Bilgi verir misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Üstadımız ahir ömründe Külliyata; bizzat tashihat yaparak son şeklini vermiştir ve Latin harfleriyle tamamını bastırmıştır. Ancak bazı ağabeylere, kendi zamanında bastırmadığı bazı risale ve eserlerin sonradan neşredilmesine dair müsaadeleri olmuştur.
Üstad'ın tarzına, tavsiye ve vasiyetine uygun olarak neşredilen eserler tahrif edilmiş anlamına gelmez. Tahrif; ortadan kaldırma, asıllarının yerine başka fikir ve düşünceleri ikame etme anlamına gelir.

Üstad'ın, kendilerine vasiyet ettiği ve eserleri neşretme müsadesi verdiği zevatın meşveretle yaptıkları neşir ve basma meselesi, yukarıda izah edilen tahrif mana ve muhtevasına girmez. Bilakis, neşir, basım, yayım, tavzih anlamınadır.

Ancak Üstadımız'ın meslek ve meşrebine muhalif bazı cereyanlar var ki; onlar bazı cümle ve kelimeleri tahrif ederek Külliyatı ve Üstadı alet edebilirler. Bunlar maalesef mevcuttur. Bizlerin bu cereyanlara ve fraksiyonlara karşı dikkat ve itinalı olmamız icab eder. Bunlar ise; malum ve ekalliyet teşkil eden gruplardır. Ancak, Külliyat dünya insanlarının malı olmuştur.


Klasik ve orijinal hale gelmiş olan eserler âdeta her tarafta bulunmaktadır.
Bu sebebe binaen, ne kadar menfi düşünceler, faaliyetler ve tahrifler olsa da; aslına zarar vermez. Çünkü bu eser; artık klasik hale gelmiş ve orijinal olarak dünyaya tamim edilmiştir. Artık iyileri kötülerden, faydalıları, tahrifat ve zararlılarından ayıracak olan; insanların muhakemesi, ciddiyeti, itinası ve hassasiyetidir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

fxaysel

haberin doğru olup olmadığı hala şüphe konusu bende. bizzat yayınlardaki değişkllkleri ele almış burada yazar. bunun hakkında daha detaylı bir açıklama yapabilrmsnz? gerçektan Said Nursi hz. böyle bir beyanda bulunmuş mu? ve Muhammed Sıddık Şeyhanzade hangi yayıncılktan bahsediyor?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (editor)
Ortada bir iddia var ve yıllardır devam ediyor. Bu iddiayı ortaya atan müddei konuşuyor. Delillerin tümü rivayet. Ve ravi kendisi. Üstad'ın,  sözü edilen şahıs  ile ilgili iddia edilen rivayeti başta olmak üzere hiç bir rivayet için kaynak ve delil göstermemiz mümkün değildir. Baştan sona delil ve ispat mesleğini takip eden risalelerin, gizli bir şekilde bir çuvala konup ve Üstad'ın birinci derecede bir talebesi olmayan birisine gizli vermesi ile delilsizliğe mahkum edilmesini kabul etmek elbette kolay değildir.
Böyle bir iddia, muhtelif lahikalardan aldığımız aşağıdaki ifadelerle tamamen tezad teşkil etmektedir. Risale-i Nur hizmetini ilgilendiren en ufak bir meseleyi dahi abilerin meşveretine havale eden bir Üstad'ın, hizmetin esası olan Nur Külliyatıyla ilgili en önemli bir meseleyi diğer bütün abilerden gizli bir şekilde halletmesini beklemek, Üstadımızı çelişkili davranmakla ittiham etmek demektir ki; bundan da Allah'a sığınırız.
Risale-i Nurlar, hiç bir şekilde değiltirilemez ve tahrif edilemez iddiasında bulunanlara da katılmak mümkün değildir. Ancak ortada bir sorun varsa çözüm yeri bellidir. Çözemediyseniz, zamana bırakacaksınız. Yeri ve zamanı gelince her şey kendiliğinden hallolur. Yoksa, bütün kamuoyunu meşgul etmek, hususen bu eserleri yeni tanıyıp samimiyetle okuyanların kafalarını karıştırmak, okumaktan uzklaştırmak, ne Risale-i Nur mesleğiyle ve ne de bir hizmet ehlinin ferasetiyle bağdaşmaz.
Üstada ait aşağıdaki ifadelere bakalım;
"Bir mahrem risale vardı ki, o mahrem risalenin neşrini men etmiştim. "Öldükten sonra neşrolunsun" demiştim. Sonra mahkemeler alıp okudular, tetkik ettiler, sonra beraat verdiler. Mahkeme-i Temyiz o beraati tasdik etti. Ben de bunu dahilde âsâyişi temin için ve yüzde doksan beş mâsuma zarar gelmemesi için neşredenlere izin verdim. "Said, meşveretle neşredebilir" dedim."
(1)
"Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânın iki yüz aksâm-ı i'câ
ziyesinden nakşî bir kısmını gösterecek bir tarzda, Kur'ân-ı Azîmüşşânı, Hâfız Osman hattıyla taayyün eden ve Âyet-i Müdâyene mikyas tutulan sayfaları ve Sûre-i İhlâs vahid-i kıyasî tutulan satırları muhafaza etmekle beraber, o nakş-ı i'câzı göstermek tarzında bir Kur'ân yazmaya dair mühim bir niyetimi, hizmet-i Kur'ân'daki kardeşlerimin nazarlarına arz edip meşveret etmek ve onların fikirlerini istimzaç etmek ve beni ikaz etmek için şu kısmı yazdım, onlara müracaat ediyorum." (2)
"Asıl fikir sahibi, sizler ve Risale-i Nur'un has şakirtleri ve müdakkik naşirleri, meşveretle, hususan Isparta'dakilerle, maslahat ne ise yaparsınız."
(3)
"O Amerika'lı ehemmiyetli alim bütün Risale-i Nur'u istese ve neşrine söz verse, sizin meşveretinizle bir mükemmel takım ona vereceğiz."
(4)
(1) bk. Emirdağ Lahikası-II, (151. Mektup)
(2) bk. Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup Üçüncü Kısım.
(3) bk. Emirdağ Lahikası-I, (68. Mektup)
(4) bk. age. (101. Mektup)
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...