"Sakın birbirinize tenkit kapısını açmayınız. Tenkit edilecek şeyler kardeşlerinizden hariç dairelerde çok var." ifadesinde ne demek isteniyor? Birbirimizin eksiğini nasıl göreceğiz? Bu istişareyle çelişir mi?
Değerli Kardeşimiz;
Üstadımızın ve Risale-i Nur'un mesleğinde; sorgulama, mantık, muhakeme ve hikmet düsturları esastır. Gözü kapalılık, sorgulamama, teslimiyet, mukallitlik ve mutaassıbane haller, bu mesleğin mahiyetine zıttır.
Zira Üstadımızın Münazarat’ta, bu konuyla ilgili değerlendirmesi şöyledir: Kendisinin fikir ve düşüncelerini teslimiyetle kabul etmek isteyenlere, -mealen-
“Bana karşı hüsn-ü zannınızı kabul etmem. Zira bir dessasa da hüsn-ü zan edebilirsiniz. Benim ve diğerlerinin fikirlerinin akıbetine ve sonuçlarına bakınız. Çünkü şüpheli ağaçları ayıran meyveleridir. Çok silik söz var ticarette geziyor. Siz mihenge vurmadan almayınız. Hatta benim sözlerimi dahi, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Sözlerim hayalinizin elinde kalsın, akıl mihengine vurunuz. Altın çıktı ise kalbinizde saklayınız. Aksi halde bedduayı arkasına takınız, bana havale ediniz ve gönderiniz. Belki bende müfsidim bende bozuyor olabilirim.”(1)
ifadeleriyle muhatapların akıl seviyesini yükseltiyor, muhakemesini geliştiriyor, her şeyi araştırıp inceleyerek kabul etmelerini tavsiye ediyor.
Böyle bir Üstadın eserlerindeki tenkitle alakalı ifadelerini ve izahlarını, yukarıda nakledilen hakikatler penceresinden değerlendirmeliyiz.
Kendi fikirlerinin dahi, ölçüye vurulmasını arzu eden bir zatın; talebeleri arasındaki meselelere ve külliyattaki fikir ve düşüncelere, sadece sorgulamama ve teslimiyetçi bir anlayışla yaklaşmak doğru değildir.
Çünkü Üstadımızın hayatı, eserleri ve davası yıllarca muhakeme ve tetkik edilmiş, bilir kişilerce didik didik edilerek raporlar tanzim edilmiştir. Neticede telifatın ve davasının ehil insanlarca sağlamlığı ve mükemmelliği tesbit edilmiştir. Çünkü Üstadımızın mesleği ispatiyecilik ve pozitivizmdir.
Böyle bir dava adamının fikir ve düşüncelerinin; araştırma, inceleme ve sorgulamaya kapalı olduğunu kabul ve iddia etmek, bu mesleğin özelliğine taban tabana zıttır.
Ancak tenkit; her zaman, herkese, her mekanda ve herkes tarafından yapılamaz. Tenkit, mahiyeti itibariyle ihtisas konusu olup, ehliyetli insanlarca kullanılan, ilimde önemli bir vasıtadır.
Üstadımızın sualdeki tenkit mevzuu ise; özeldir. Hususi bir vaziyet arz etmektedir.
Şöyle ki: O zamanın ağır ve zor şartları içerisinde, sırf Allah rızası için hizmet ifa etmek isteyen, Üstadın etrafında halkalanmış olan garibanların, hak etmedikleri zulüm, işkence ve ağır imtihanlarının, yanı sıra bir de; tenkit kanalını işletmek, feleğin darbesini yemiş zavallıların samimiyetlerini, uhuvvetlerini ve ihlaslarını bozarak onların tamamen bitip tükenmesine vesile olmak anlamına gelir.
İnsanların kendi iradeleri ile mesuliyet altına girerek işledikleri hatalara karşı müsbet manada yapıcı bir şekilde tenkit olabilir ve olmalıdır da. Fakat iradelerinin dışında mesuliyet icab ettirmeyen meseleler ve hadiselerden dolayı tenkit olamaz ve mahzurludur. Hatta bu gibi meselelerde tenkitten ziyade hikmet aranır.
İşte Üstadımızın talebelerine yasakladığı tenkit, bu kabilden mesele ve hadisatla ilgilidir.
Aksi halde hatalara ve yanlışlara kendilerinin dahi tahammülü yoktur.
Mesela; suya gönderdiği Bayram YÜKSEL Ağabeyimizin, iki dakika dahi olsa gecikmesine, tahammül edememiş ve ciddi manada ikazda bulunmuştur.
Hatıra olarak saklama niyetiyle, Üstadın parasını değiştirmek arzusuna bile ihanet nazarıyla bakmıştır.
Isparta'da bahçe kapısını kapatmayı ihmal eden ağabeyleri yanından tard edecek derecede öfkelenmiştir.
Demek ki tenkit vardır. Ancak yeri, zamanı, muhatabı ve yapanı çok önemlidir.
Muazzez Üstadımız tenkidi şöyle tarif etmektedir.
Tenkit ikidir:
1. Şefkatten gelen tenkitler,
2. Nefretten gelen tenkitler,
Yani, dost veya düşmanın ayıbını görmek gibi.
Yani, dostun ayıbına şefkatle yaklaşmak, onu örtmek ve tamir etmek; düşmanın ayıbını ise; yaymak, tamim etmek ve öfke ile nazara vermek, iki tenkit şeklinin farkıdır.
Tenkidin ölçüsü de şudur:
Fesada veya sıhhate müstaid bir işte veya bir sözde; lehinde bulunmak, taraftar olmak ve gıybet etmemek, şefkatten geldiğine; aleyhinde bulunmak ve tenkit etmek nefretten geldiğine ölçü ve ayardır.
Demek ki, külliyattaki tenkitle alakalı değerlendirmeler yere, şahsa ve mekana göre farklılık gösterir. Aksi halde sorgulamama, hatalara göz yumma ve körü körüne, araştırmadan teslim olma anlamına gelir ki; bu, Risale-i Nur'un meslek ve tarzına tamamen muhaliftir.
(1) bk. Münazarat, Suallere Cevaplar.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar