"Sebeb-i kusur tevehhüm edilen tekraratındaki lem’a-i i’caza bak ki Kur’an hem bir kitab-ı zikir... Zira zikrin şe’ni, tekrar ile tenvirdir. Duanın şe’ni, terdad ile takrirdir. Emir ve davetin şe’ni, tekrar ile tekiddir." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Bir kısım hakikatlerin yahut kıssaların Kur’an’da birkaç kez tekrar edilmesi gerçekte bir kusur değilken bazı kesimler, noksan anlayışları veya kasıtlı bakış açılarıyla bunu bir kusur olarak vehmediyorlar.
Bu iddiaya cevap olmak üzere risalelerde Kur’anın “zikir, dua ve davet” yönlerine dikkat çekiliyor.
Zikirde tekrar kusur değildir.
Bu dersin devamında "Müessise, tesbit etmek için tekrar lazımdır." buyrularak bu tekrarların gerçekte bir tesis olduğu ifade edilmiştir. Yani, bir bina yapan kişi duvarın bir sırasını ördükten sonra ikici, üçüncü, … sıralara geçer. Örülen her sıra, görünüşte tekrar gibi gelir, ama o bina, tekrarlanan bu sıralarla inşa ve tesis edilir.
Namazın içinde çok tekrarlar vardır ve sonunda tesbih, hamd ve tekbir cümleleri otuz üçer defa tekrar edilmiştir. Bu tekrarlarla ibadet binası inşa edilmekte, yükselmekte kemale ermektedir.
O itirazcıların vehimleri esas alınsa, namazın sadece bir rekâtında Fatiha okumak, namaz müddetince sadece namaza başlarken tekbir getirmek, namaz sonunda tesbihat yaparken de bir defa sübhanallah, bir defa elhamdülillah, bir defa da Allahu ekber demek kâfi gelecektir.
Kur’an’da, Ebu Leheb'in küfrünü ve karısının küstahlığını bir defa nazara vermek belki kâfi gelebilir, ama Allah’ın varlığını ve birliğini bildiren, rahmetinden haber veren, isyan ve küfrün cehennemle karşılık bulacağını tehdit eden ayetler ne kadar fazla okunsa, hem insan kalbine o kadar sürur ve inşirah verirler, hem de insan nefsine haddini o kadar kuvvetle bildirirler.
Dua için de benzer şeyler söylenebilir.
Davete gelince, Kur’ân, insanları imana, hidayete, ahlaka, adalete davet ettiği için, bu davetin bir kere yapılıp sonra insanları kendi hallerine bırakmak yerine, onları doğru yola her vesileyle çağırmak hikmetin ve rahmetin gereğidir. Cenab-ı Hak, kullarını iman ve istikamet yoluna defalarca davet ettiği gibi, müminlerin de Kur’ân nuruna başkalarını çağırmalarını, davet etmelerini ister. Bir kişiyi doğru yola bir kez davet edip ondan sonra onunla hiç ilgilenmemek sağlam bir yol değildir. Karşıdakinin de bizim gibi nefis sahibi olduğunu, şeytanın onunla da sürekli uğraştığını göz önüne alarak, bu davetimizi her fırsatta ve uygun şartlarda tekrarlamamız gerekir. Bu bakımdan, zikir ve dua gibi davette de süreklilik ve tekrar esastır.
"Çünkü zikir ve duadan maksad sevabdır ve merhamet-i İlahiyeyi celbetmektir. Malûmdur ki, bu gibi hususlarda fazlasıyla tekrar lazımdır ki, o nisbette sevab kazanılsın ve merhamet celbedilsin. Hem de zikrin tekrarı kalbi tenvir eder. Duanın tekrarı bir takrirdir. Davet dahi, tekrarı nisbetinde tesiri, tekidi vardır."(1)
1) bk. Mesnevî-i Nuriye, On Dördüncü Reşha.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü