"Şefkat, bir iksir-i nuranidir, aşktan çok keskindir. Çabuk Cenâb-ı Hakk'a vüsûle vesile olur." İzah eder misiniz? Allah'a karşı aşk duyulabilir; fakat şefkat insanlara karşı hissedilir. Burada şefkatle Allah Teâlâ’ya vusül nasıldır?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

İnsanın mahiyetindeki cüz’î şefkat, Allah’ın külli şefkatine açılan bir pencere gibidir. İnsan bu cüz’î şefkati ile kıyas yapıp, külli şefkate intikal ediyor. İnsandaki bu cüz’î şefkat olmasa idi, insan hiçbir zaman Allah’ın külli şefkatini anlayamayacaktı.

İnsanın kendi yavrusuna olan şefkati, Allah’ın sonsuz şefkatinin zayıf bir tecellisidir. Lakin sonsuz şefkate intikal etmede bir damla şefkat, çok miktardaki aşktan daha keskindir. Mesela, yavrusuna çok şefkatli bir anne ile kalbinde aşk ateşi ile yanan bir âşığı nazara alalım. Âşık hiçbir zaman fedakârlık ve samimiyet noktasından anneye yetişemez. Evladı annesine haksızlık da etse, hatta zulüm de etse, anne yine evladına şefkat eder. Ama âşık, maşukundan az bir tekdir yese, hemen nazlanır ve küser. Bütün âşıkların maşukundan şikâyetçi olması ve bu yüzden inlemesi meselemizi ispata kâfidir. Hatta ilahi aşk ile boyanmış evliyalarda bile naz ve şatahat halleri görünmüştür. Ama şefkati esas alan büyük evliyalarda böyle naz ve şatahat halleri görülmemiştir.

Şefkat, insanı aşk gibi sebeplere yapıştırmıyor. Aşk, insanı doğrudan sebeplere yapıştırıyor. Eğer sebep kavi ise ondan kurtulmak kolay olmuyor. Mecazi aşktan ilahi aşka gidenlerin çok az olması ve çok aşıkların mecazi aşklarda boğulması bunu ispat ediyor.

Şefkat, Rahîm isminin bir tecellisidir. Soframızdaki rızıklar Rezzak isminin bir aynası olup bizi Rezzak ismine götürdüğü gibi, yeryüzündeki bütün annelerin şefkati de Rahman ve Rahîm ismine götürür, bu iki isme parlak birer ayna olurlar.

“…Bütün validelerin şefkatleri, rahmet-i İlâhiyenin bir lem’asıdır.”(1)

Evet, bütün şefkatler Allah’ın sonsuz rahmetinin yani Rahîm isminin küçük ve zayıf bir tecellisidir. Bu cihetle kâinattaki bütün şefkatler veya şefkatten gelen nimetler Rahîm isminin birer aynalarıdırlar.

Şefkat halistir, safidir, ivazsızdır; mukabele istemez ve menfaat beklemez. Hatta en adi mertebede olan hayvanatın yavrularına karşı fedakârane, ivazsız şefkatleri buna delildir. Ama sevgi ve sevginin şiddetli hali olan aşk, karşılık bekler ve menfaat ister.

Şefkat geniştir. Bir zat şefkat ettiği evladından dolayı bütün yavrulara şefkat gösterir. Rahîm isminin ihatasına bir nevi ayinedarlık gösterir. Hatta bir köpeğin kendi yavrularını emzirirken, kedi yavrularını da emzirdiğini çok görmüşüzdür.

Şefkat bütün envaıyla latif ve nezihtir. Aşk ve muhabbet ise, çok envâına tenezzül edilmiyor.

"Hatta halis muhabbet, fıtrat-ı insaniyede ve umum validelerde derc edilmiştir. İşte bu halis muhabbete tam mânâsıyla validelerin şefkatleri mazhardır. Valideler, o sırr-ı şefkatle, evlatlarına karşı muhabbetlerine bir mükâfat, bir rüşvet istemediklerine ve talep etmediklerine delil; ruhunu, belki saadet-i uhreviyesini de onlar için feda etmeleridir. Tavuğun bütün sermayesi kendi hayatı iken, yavrusunu itin ağzından kurtarmak için-Hüsrev'in müşahedesiyle-kafasını ite kaptırır."

"İşte bu şekilde, halis ve ivazsız bir muhabbet, elbette sebeplere takılıp kalan aşktan daha ziyade, ve daha kolay bir şekilde Allah'a giden bir vesile olur."(2)

Bu yüzden şefkat, aşktan daha yüksek, daha keskin, daha selametlidir; doğrudan Cenab-ı Allah'ın Rahîm ismine isal eder. Aşk ücret ister ve mukabele talep eder. Aşkın ağlamaları bir nevi taleptir, bir ücret istemektir.

Üstad'daki şefkatin tezahürünü görmek için onun şu ifadelerine bakmak kâfidir:

"Çünkü fıtratımda rikkat-i cinsiye ile acımak hissi ziyade bulunduğundan, kendi elemimden başka, binler kardeşlerimin elemlerini de o şefkat sırrıyla çektiğimden, yüzler sene yaşamış gibi ihtiyarım. Ve siz ne kadar firak belâsını çekmişseniz, benim kadar o belâya mâruz kalmamışsınız."

"Çünkü oğlum yoktur ki yalnız oğlumu düşüneyim. Bendeki fıtrî olan bu ziyade acımaklık ve şefkat, binler Müslüman evlâtlarının, hattâ mâsum hayvanların teellümlerine karşı dahi bir rikkat, bir elem, o sırr-ı şefkatle hissediyordum."

"Hususî bir hanem yoktur ki fikrimi yalnız ona hasredeyim. Belki bu memleketle ve belki âlem-i İslâmın kıt’asıyla, hanem gibi, hamiyet-i İslâmiye noktasında alâkadarım. Ve o iki büyük hanedeki dindaşlarımın elemleriyle müteellim ve firaklarıyla mahzun oluyorum."(3)

Ayrıca insan, mahlûkat içinde Allah’ın bütün isim ve sıfatlarını tartıp ölçecek geniş mahiyete sahip tek mahlûktur. Mesela, midenin açlık hissi ile Rezzak ismini, tat alma duyusu ile Allah’ın Kerem ve Muhsin ismini, cüz’î iradesi ile Allah’ın külli irade sıfatını, cüz’î ilmi ile Allah’ın sonsuz ilim sıfatını bilebilir. Demek insanın mahiyetindeki her bir cihaz ve her bir duygu, aynı zamanda Allah’ın isimlerine açılan birer kapı ve birer pencere hükmündedir. İnsan, evladına olan cüz’î şefkati ile Allah’ın mahlukatına olan külli şefkatini idrak ve kıyas eder.

İnsanın mahiyetindeki cüz’î şefkat de Allah’ın külli şefkatine açılan bir pencere gibidir. İnsan bu cüz’î şefkati ile kıyas yapıp külli şefkate intikal ediyor. İnsandaki bu cüz’î şefkat olmasa idi hiçbir zaman Allah’ın külli şefkatini anlamayacaktı. Şefkat aşk gibi sebeplere insanı yapıştırmıyor, az bir şuur ve iman ile Allah’a isal edebiliyor. Ama aşkta bu hassasiyet yoktur. Aşk hidayet ve iman ile iyi terbiye edilmez ise, insanı doğrudan sebeplere yapıştırıyor ve kurtulması da kolay olmuyor. Mecazi aşktan ilahi aşka gidenler çok azdır.

İnsanın Allah’a olan işareti ve isimlerine olan mazhariyetini Üstad Hazretleri şu şekilde beyan ediyor:

"İnsan, üç cihetle esmâ-i İlâhiyeye bir aynadır."

"Birinci vecih: Gecede zulümat nasıl nuru gösterir. Öyle de insan, zaaf ve acziyle, fakr ve hâcâtıyla, naks ve kusuruyla bir Kadîr-i Zülcelâlin kudretini, kuvvetini, gınâsını, rahmetini bildiriyor, ve hâkezâ, pek çok evsâf-ı İlâhiyeye bu suretle âyinedarlık ediyor. Hattâ hadsiz aczinde ve nihayetsiz zaafında, hadsiz a'dâsına karşı bir nokta-i istinad aramakla, vicdanı daima Vâcibü'l-Vücuda bakar. Hem nihayetsiz fakrında, nihayetsiz hâcâtı içinde, nihayetsiz maksatlara karşı bir nokta-i istimdad aramaya mecbur olduğundan, vicdan daima o noktadan bir Ganiyy-i Rahîmin dergâhına dayanır. Dua ile el açar. Demek her vicdanda şu nokta-i istinad ve nokta-i istimdad cihetinde iki küçük pencere, Kadîr-i Rahîmin bârgâh-ı rahmetine açılır, her vakit onunla bakabilir."

"İkinci vecih âyinedarlık ise: İnsana verilen nümuneler nev'inden cüz'î ilim, kudret, basar, sem', mâlikiyet, hâkimiyet gibi cüz'iyatla, Kâinat Mâlikinin ilmine ve kudretine, basarına, sem'ine, hâkimiyet-i rububiyetine âyinedarlık eder, onları anlar, bildirir. Meselâ, 'Ben nasıl bu evi yaptım ve yapmasını biliyorum ve görüyorum ve onun mâlikiyim ve idare ediyorum. Öyle de şu koca kâinat sarayının bir ustası var. O usta onu bilir, görür, yapar, idare eder,..' ve hâkezâ..."

"Üçüncü vecih âyinedarlık ise: İnsan, üstünde nakışları görünen esmâ-i İlâhiyeye âyinedarlık eder. Otuz İkinci Söz'ün Üçüncü Mevkıfının başında bir nebze izah edilen insanın mahiyet-i câmiasında nakışları zahir olan yetmişten ziyade esmâ vardır. Meselâ, yaratılışından Sâni, Hâlık ismini ve hüsn-ü takviminden Rahmân ve Rahîm isimlerini ve hüsn-ü terbiyesinden Kerîm, Latif isimlerini, ve hâkezâ, bütün âzâ ve âlâtıyla, cihazat ve cevarihiyle, letâif ve maneviyatıyla, havas ve hissiyatıyla ayrı ayrı esmânın ayrı ayrı nakışlarını gösteriyor. Demek nasıl esmada bir İsm-i Âzam var; öyle de o esmanın nukûşunda dahi bir nakş-ı âzam var ki, o da insandır."(4)

Dipnotlar:

1) bk. Sözler, Yirmi Dördüncü Söz, Beşinci Dal.

2) bk. Lem'alar, On Yedinci Lem'a.

3) bk. age., Yirmi Altıncı Lem’a.

4) bk. Sözler, Otuz Üçüncü Söz, Otuz Birinci Pencere.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

k.toprak
Burdan şu sonucada ulaşabilirmiyiz Bizler mevcudata karşı şefkatli olduğumuzda Allah'a ulaşmanın bir yönünümü gerçekleştiriyoruz?
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)
Mevcudata karşı şefkatli olmak, şefkat esasının hayata geçirilmesi olduğu gibi Rahim ismine de vusul oluyor. Zaten esas olan İlahi ahlak ile ahlaklanıp Allah'ın isimlerini hayatımızda yaşamamızdır.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...