"Senin bu hastalığın aleyhinde değilim. Hastalık için sana karşı bir şefkat hissedip acımıyorum ki dua edeyim." ile "Beliyyeler, muzır şeyler duaların vakitleridir, dua ubudiyettir, ibadettir." cümlesi nasıl bağdaştırılır?
Değerli Kardeşimiz;
Üstad Hazretleri hastalığın bizzat kendisinin bir mürşit ve ikaz edici bir hakikat olduğunu ifade ediyor. Hastalıklara duçar olan insanlar iki kısımdırlar; günahkârlar ve Allah indinde mahfuz olanlar. Hastalıklar günahkârlar için, keffaretüzzunup olup hayra vesiledir. Diğer kısmı için de manen teali ve terakkiye vesiledir.
Üstadımız bu tür hastalıkların izalesi için dua etmiyor. Çünkü bu manadaki hastalıklar; bela, musibet ve muzır şeyler değildir. Belalar, musibetler ve muzır şeylerin tasallutu zamanları mahsus ibadetlerin ve duaların vakitleridir. Hastalıklar bir nevi rahmet ve hikmet muamelesi olduğundan, manevî birçok güzel neticelere vesile olurlar. Üstadımız bu gibi hastalıkların izalesi için dua etmiyor ve aleyhinde bulunmuyor. Çünkü asıl musibet ve muzır musibet; dine, inanca ve itikada gelen musibetlerdir. Asıl ve muzır musibet, insanı Allah'tan ve dininden uzaklaştıran musibetlerdir. Bunların tasallutu zamanlarında mahsus ubudiyet ve dualar yapılır.
Dualarda ve ibadetlerde esas olan, ihlastır ve Allah rızasıdır. Bu sır, müspet ve menfi bütün ibadetler için geçerlidir. Musibetler ve hastalıklar menfi ibadettir. Namaz ve oruç gibi ibadetler ise, müspet ibadetlerdir. Hastalığı çeken bir insanın, o musibet ve hastalıktan aldığı ders ve terbiye çok mühim ve çok semeredardır.
İnsan bela, musibet ve muzır şeylerin tasallutu zamanında; zaaf ve aczini tam hisseder, dua ve ibadetlerini ihlasla yapar. Musibet devam ettiği müddetçe, bu ibadet ve dualar da devam eder. Hatta duaların ve ibadetlerin kabul edilme ihtimallerinin fazla olduğu hususi günler ve malum vakitlerde bu iltica ve niyazlar daha ciddî yapılmalıdır.
Kul gerekli sebeplere riayet ettikten sonra, musibetleri izale etmek ve belaları kaldırmak Allah’ın hikmetine aittir. Kula düşen, kulluk ve ubudiyetini azami şekilde hassasiyetle yapmak, dua ve niyaz ile Rabbine iltica etmektir. Eğer Cenab-ı Hak musibeti kaldırırsa, mahsus dua ve ibadetlerin vakti biter. Kaldırmazsa vakti kaza olmadığından, dua ve ibadetler devam eder. Gaye ve hedef; ihlas ve rızayı ilahidir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Açlık ile Allahın rezzak ismi bildiğimiz gibi, hastalık ilede Allahın şâfi ismini biliyoruz...
Ama benim anlamadığım bu sadece bilmek mi? Madem Allahın şâfi olduğunu biliyorum o halde neden ona o ismi ile dua etmiyorum, veya Allahtan başja bir hasta için şâfi ismi hürmetine şifa talep edemiyorum...
Hastalıklar günahlara kefaret olur ve iyidir ama hastalığın bir diyer amacıda Allahın şâfi ismi bilip, ondan dua ile şifa talep etmek değilmi... buna göre Senin bu hastalığın aleyhinde değilim. Hastalık için sana karşı bir şefkat hissedip acımıyorum ki dua edeyim." Sözlerini nasıl anlayalım.