"Sevâd-ı âzama ittiba edilmeli. Ekseriyete ve sevâd-ı âzama dayandığı zaman, lakayt Emevilik, en nihayet Ehl-i Sünnet cemaatine girdi. Adetçe ekalliyette kalan salabetli Alevilik, en nihayet az bir kısmı Rafıziliğe dayandı." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Sevâd-ı âzam; kelime olarak kahir ekseriyet, ekseriyet-i mutlaka demektir. Istılah olarak ise, İslam ümmetinin gittiği büyük cadde, orta yol, Peygamber Efendimiz (asm)'in sünnetlerini noktası noktasına takip eden Ehl-i sünnet ve'l-cemaat yoludur. Peygamber Efendimiz (asm) de birçok hadis-i şerifinde bu manaya işaret etmiştir. Bunlardan en ehemmiyetlisi;

“Ümmetimin ekseriyeti dalalet üzerine ittifak etmez.” Ya da

“Ümmetimin âlimleri batıl bir şeyde birleşmez.” (bk. Tirmizi, Fiten,7; İbn Mace, Fiten, 8.)

mealindeki hadisleridir. İşte bu paragrafta işaret edilen husus, ümmetin ittifak ile kabul edip iman ettiği bir mucize, elbette katidir, denilmek isteniyor.

Ayın ikiye bölünme mucizesinin -haşa- aslı esası olmasa, koca bir ümmetin üzerinde ittifak etmesi mümkün olmaz. Bu hem ittifak açısından hem de Peygamber Efendimiz (asm)'in hadis-i şerifi açısından mümkün değildir. Öyle ise Ay'ın ikiye bölünmesini ümmet kabul edip üzerinde ittifak ediyorsa, bu mutlaka vuku bulmuştur demektir.

"...Ve nass-ı kat'î ile dalalet üzerine icmâları vaki olmayan ümmet-i Muhammediyenin (a.s.m.) o vak'ayı telâkki-i bilkabul etmesi, Güneş gibi inşikak-ı kameri ispat eder." (Mektubat, 19. Mektup, Şakk-ı Kamer Mu'cizesine Dairdir)

cümlesi bu manaya işaret ediyor.

Sosyolojik açıdan da ekseriyet, daima ekalliyette kalan müfrit grupları potasında eritir, zamanla kendi bünyesinde sindirir. Tarih bunun misalleriyle doludur. Üstad burada, Emevileri misal olarak gösteriyor.

Emeviler, Ehl-i sünnet içinde dine karşı lakayt, felsefe ile meşgul ve birçok bidat fırkaların doğmasına sebep olmuş bir aristokrat tabaka idi. Ama zamanla bu lakayd zümre ve ona ram olmuş bidat fırkaları (Mutezile gibi) zamanla Ehl-i sünnet potasında eriyip kaybolmuşlardır.

Sevâd-ı Azam potasında erimeyen bir takım bi'dat fırkaları ise, zamanla dinden de kopar. Bu ifratkâr gruplar daima kapalı bir toplum yapısı ile kendini muhafaza eder. Üstad buna misal olarak ise, sert ve katı mizaçlı Alevî toplumunun içinden çıkan Rafiziliği misal veriyor. Ayrıca İsmailiye ve Hurufiye gibi birçok batıl fırka da bunlardandır.

Ehl-i sünnet, her cihetten İslam’ı temsil etmeye liyakat kazanmış ve kendi ilim ve usulünü teşekkül ettirmiş, sevad-ı azam kalıbına uygun bir ekoldür. Zaten bugün insanlık, İslam’ı bu ekolün ilminden ve usulünden öğreniyor. Diğer fırkalar tarih içinde böyle bir ilim ve tarz meydana getirememişler.

Mesela Alevîlik, tamamen sözlü bir fırkadır. Yani inanç ve kültürel değerlerini sonraki nesillere sözlü olarak aktarmışlardır. Ciddi mânada bir ilim gelenekleri yoktur.

Ama Ehl-i sünnet bu hususta eşi benzeri olmayan ilimler, kaynaklar, eserler, usuller meydana getirmiş, insanlığa pek çok noktalarda rehberlik yapmışlardır. Hadis, cerh ve tadil ilmi buna misal olarak verilebilir.

İlave bilgi için tıklayınız:

- İmadüddin Nesimi'nin İslam inancına aykırı fikirleri var mı?

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 10.938
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Lebbeykyahuseyn
Caferi şiası sozlu degildir cok sayıda kıtaplara ozellikle ehlibeyt imamlarının hadisleriyle dolu kitaplara sabittir.nehcul belaga olsun usulu kafi olsun sayılamayacak kadar eserimiz vardır.nitekim cevşeni de ustad bizden almıştır. Şia o zaman cogunluk olan emevilere uymamış onların tum baskılarına ragmen ehlibeyt imamlarını bırakmamıştır.Peygamber torunlarını oldurup kabeyı yıktıranlar cogunluk olunca hak mı oluyorlar.Elbetteki hayır.Gerçek ehli sunnet ehlibeyt yoluna uyan alevilerdir. Sunniler icinden de pek cok gulat çıkmıştır.ornegın vehhabiler vs...
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...