"Şimdi bu cüz’iyâtı bırakıp, saray şeklindeki bu acip âlemin eczalarının birbirine karşı olan vaziyetlerine dikkat edeceğiz. İşte, bak: Bu âlemde o derece intizamla küllî işler yapılıyor..." Buradaki "Cüz’iyyat" ile "külliyat" arasındaki fark nedir?
Değerli Kardeşimiz;
Bu iki kelimeden birincisi “cüz’i”nin, ikincisi ise “küllî”nin çoğuludur. Bu vesileyle, nurlarda sıkça geçen cüz-küll, cüz’î-küllî kelimeleri üzerinde kısaca duralım.
Küll, bütün demektir, cüz ise onun parçalarıdır. Mesela, beden “küll”dür; kol, ayak, parmak ise onun cüzleri, parçalarıdır.
Üstad Hazretleri mantıkta geçen bu mefhumları tevhidin ispatında kullanır. Küll kimin mahluku ise cüz’ de O’nun mahlukudur. Parmağı yaratan başka, bedeni yaratan başka olamaz. Bütün bedeni kim yaratmışsa, bir parmağı da o yaratmıştır.
Küllî; mücerret bir manadır, cüz’î ise onun müşahhas fertleridir. “İnsan” kelimesini bir türün ismi olarak kullandığımızda, bu küllî bir mana ifade eder, bütün insanları içine alır. Her bir insan ise o küllî mananın birer ferdidirler.
Bu mefhumların tevhidin ispatında kullanılışı da şu şekilde olur:
Bir insanı yaratan kim ise, insan nevini yaratan da odur. Bütün insanları yaratamayan bir tek insanı da yaratamaz.
Bu mefhumlar hakkında şöyle bir not da düşülmüştür:
Cüziye küllînin ismi verilir, ama cüze küllün ismi verilmez. Yani, bütün insanlara da insan denilir, bir insana da yine insan denilir. Ama cüze küllün ismi verilmez; yani parmağa beden denilmez.
Mantıktaki bu manaları yanında, konuşma dilinde, küllî kelimesi daha çok “umumî, bütün” manasında da kullanılır. Mesela, külliyât-ı kâinat denilince kâinattaki bütün varlıklar kastedilir. Keza, küllî rububiyet denilince her şeyin terbiyesini gören umumi rububiyet kastedilir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü