"Sultan-ı Levlâke Levlâk, öyle bir reistir ki, bin üç yüz elli senedir saltanatı devam ediyor. Birinci asırdan sonra her bir asırda lâakal üç yüz elli milyon tebaası ve raiyeti vardır." Sultan-ı Levlâk ifadesinin konu ile münasebetinin izahı nasıldır?
Değerli Kardeşimiz;
"Sultan-ı Levlâke Levlâk" ifadesi,
لَوْلَاكَ لَوْلَاكَ لَمَا خَلَقْتُ الْأَفْلَاكَ “Habibim sen olmasaydın alemleri yaratmazdım.” (bk. Acluni, II, 164; Hakim el Müstedrek, II, 615)
kutsi hadisine bir atıftır. Bu hadis Peygamber Efendimiz (asm)'in manevi azamet ve makamını ifade eden bir hadistir.
"Bin üç yüz elli senedir saltanatı devam ediyor. Birinci asırdan sonra her bir asırda laakal üç yüz elli milyon tebaası ve raiyeti vardır. Küre-i arzın yarısını bayrağı altına almış ve tebaası kemâl-i teslimiyetle ona her gün salât ü selâmla tecdid-i biat ederek emirlerine itaat ederler. " [Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, On Altıncı İşaret (Haşiye)]
Bu ifadeler ise, Peygamber Efendimiz (asm)'ın insanlık içindeki durumunu ve kıymetini ifade etmektedir. Yani Allah katında böyle bir makama sahip olan bir peygamberin, insanlık nezdinde de nasıl bir makama, nasıl bir hürmet ve saygıya mazhar olduğunu ifade ediyor.
Peygamber Efendimiz (asm)'ın hem Allah katında hem de insanlık nezdinde hiçbir faniye nasip olmayacak şekilde eşsiz bir makama sahip olduğu ifade ediliyor.
Günde beş vakit ismi ezanlarla yüceltilen, beş vakit salat ve selam getirilen, beş vakit sevap hediye edilen başka bir insan yoktur...
“Ey Habibim! Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım” hitabına mazhar olan Habib-i Zişan Efendimiz (asm.), Güneş'i gölgede bırakacak bir nur ile dünyaya tecelli etti. Altı yüz senelik fetret döneminin zulüm, cehalet ve dalalet karanlığını izale etti. Onun (asm) nuru gözleri kamaştırdı, ulvi sesi kulakları doldurdu, feyz-i hidayeti kalplere yerleşti ve bütün insanlığı aydınlığa kavuşturup, nevi beşeri medeniyetin en yüksek mertebesine çıkardı. İnsanların muhtaç olduğu maddi ve manevi bütün hakikatleri kısa zamanda şimşek gibi bir sürat ile ikmal ederek, herkesi istidadına göre saadetin en yüksek mertebelerine çıkardı. Âlem, onun ile yeni bir devr-i nur ve devr-i saadete girdi.
“… o nur olmazsa kâinat da insan da hatta her şey dahi hiçe iner. Evet, elbette böyle bedi' bir kâinatta, böyle bir zat lazımdır. Yoksa kâinat ve eflak olmamalıdır.” (Sözler, On Dokuzuncu Söz, Beşinci Reşha)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü