"Tahakküm-ü zâhirî, kahr ve cebir ile mümkündür. Fakat efkâra galebe etmek, hem de ervâha tahabbüb ve tebayia tasallut, hem de hakimiyetini vicdanlar üzerine daima muhafaza etmek, hakikatin hassa-i fârikasıdır." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
İnsanlar üzerinde zahiri bir şekilde hükmetmek, ancak güç kullanmak ve baskı ile mümkündür. Ve bu da ilelebet devam edemez. Belli bir zaman sonra mutlaka bu hükmediş sonlanır.
Fakat insanların fikrine galip olmak, insanların ruhlarına sevgili olmak, insanların mizaç ve karakterlerini kendine çekmek, insanların vicdanı üzerinde daimi bir şekilde galip olmak; ancak hakikatin bir özelliğidir. Hakikat olmayan bir şeyin bu özelliklere sahip olması ve insanlar üzerinde etki oluşturması asla mümkün değildir.
Peygamber Efendimiz (asm)'in ve dahi İslam’ın, insanların akıl ve gönül dünyalarına daimi bir şekilde hükmetmesi, hakikat olmasından dolayıdır. Üstadımız bu konuyu şöyle özetler:
"İşte, bak: Şu cezire-i vâsiada vahşî ve âdetlerine mutaassıp ve inatçı muhtelif akvâmı, ne çabuk âdât ve ahlâk-ı seyyie-i vahşiyânelerini def’aten kal’ ve ref’ ederek, bütün ahlâk-ı hasene ile teçhiz edip bütün âleme muallim ve medenî ümeme üstad eyledi. Bak, değil zahirî bir tasallut, belki akılları, ruhları, kalbleri, nefisleri fetih ve teshir ediyor. Mahbub-u kulûb, muallim-i ukul, mürebbi-i nüfus, sultan-ı ervah oldu."(1)
(1) bk. Sözler, On Dokuzuncu Söz, Yedinci Reşha.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü