"Tatmaya izin var, ta asıllarına talip olup müşteri olsun. Yoksa hayvan gibi yutmaya izin yoktur. Ve şu bahtiyar ise, tadar, işi anlar, yemesini tehir eder ve intizar ile telezzüz eder." Dünyada helal olan nimetleri yemeyip, ahirete mi tehir etmeliyiz?
Değerli Kardeşimiz;
Dünyanın bütün nimetleri ahiret âleminin nimetlerine işaret eden numunelerdir. Buradaki nimetler birer gölge, asılları ise cennettedir. Dünya ahiret âleminin vitrini gibidir. Vitrindeki numuneler sadece baktırmak, beğendirmek ve tanıttırmak içindir.
"Burada hayvan gibi yutmaya izin yoktur." ifadesi, o nimetlerin hakiki sahibi olan Allah’tan gafil olmak, haram-helal demeden her şeyi yemek, dünya nimetlerini asıl ve menba gibi görüp saldırmak anlamındadır. Elbette ki dünya nimetlerinden helal dairesinde ve sünnete uygun olarak istifade edip şükretmek lazımdır.
Dünya nimetleri insanı tatmin edecek bir mahiyette değildir. İnsan fıtratı ancak âhiret nimetleri ile tatmin olabilir. O nimetler asıllarına iştiyakı artırmak içindir. İnsanın dünyada her arzusuna kavuşması mümkün değildir. İnsanın iştihasını açar, ama doyurmaz.
Üstadımızın Onuncu Söz’de şöyle buyurur:
"Ey bizi nimetleriyle perverde eden sultanımız! Bize gösterdiğin nümunelerin ve gölgelerin asıllarını, menbalarını göster...”(1)
Dünyadaki nimetler ahiret nimetleri yanında gölge kadar zayıf, numune kadar azdırlar.
Bu mânayı ders veren bir hadis-i şerif:
“İnsanlar uykudadırlar, ölünce uyanırlar.”(2)
Bu hadisi, “Kabir cennet bahçelerinden bir bahçe yahut cehennem çukurlarından bir çukurdur.”(3) hadisiyle birlikte düşündüğümüzde, zihnimizde şu mâna canlanır:
Bir mü’min vefat ettiğinde, kendini cennet bahçesi gibi güzel bir âlemde bulacaktır. Ve dünyadaki bahçeler o cennet bahçeleri yanında uykuda dolaşılan bahçeler gibi kalacaktır.
Rüyada gördüğümüz bahçeler de bir çeşit varlığa sahiptirler. Uyanıncaya kadar o bahçelerden istifade ederiz. Ama onlar dünya bahçeleri yanında birer gölge gibidirler; o kadar zayıftırlar.
İşte, dünya bahçeleri ile cennet bahçeleri arasındaki fark da böylesine büyük, böylesine azimdir.
Evet, bu dünya tadım dünyasıdır. Nimetleri tefekkür ederek yemek ve ebedî cennetteki asıllarına talip olmak “tatma” şeklinde ifade edilmiştir. Hayvan ise bunları hiç düşünmeden önünde bulunan nimeti büyük bir hırsla ve aceleyle yer, yutar. İnsanın nimetlerden faydalanması böyle olmamalıdır.
Üstadımız; iktisadın “hem bir şükr-ü mânevî, hem nimetlerdeki rahmet-i İlâhiyeye karşı bir hürmet, hem kat'î bir surette sebeb-i bereket” olduğunu ifade etmekle, nimetlerden faydalanırken israftan sakınmamız gerektiğini ders vermiş oluyor. Abdulkadir Geylani Hazretleri de “Haramın azabı varsa, helalin de hesabı vardır.” buyuruyor.
Helalin azıyla yetinmek, muhtaçlara yardım etmek, sadece zekât vermeği yeterli görmeyip sadakayı artırmak büyük zatların ortak özelliğidir.
Tekâsür Sûresinin sonunda şöyle buyurulur:
“Sonra yine andolsun ki, o gün nimetlerden muhakkak sorulacaksınız.” (Tekâsür, 102/8)
Dipnotlar:
(1) bk. Sözler, Onuncu Söz, Beşinci Suret.
(2) bk. Aclunî, Keşfu'l-hafa, 2/312.
(3) bk. Tirmizî, Kıyamet, 26; el-Akidetu’t-Tahaviye,1/169; Ahmed b. Hanbel, el-Akide, s.64-76; el-lalekâî, İtikadu ehli’s-sünne, 1/156, 158, 166-Şamile.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
"Abdulkadir Geylani Hazretleri de “Haramın azabı varsa, helalin de hesabı vardır.” buyuruyor."
Helali helal olan yerde harcayınca neden hesabı olsunki?