"Tecelliyat-ı Zatiye" ve "Tecelliyat-ı Ehadiyet" kavramlarını izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Fiiller isme, isimler yedi sıfata, yedi sıfat şuunata, şuunatta Zat-ı Akdes’e dayanır ve oradan kaynayıp gelirler. Haliyle bütün fiillerin, isimlerin, sıfatların ve şuunatın memba ve kaynağı Allah’ın Zat-ı Akdesidir.

Allah’ın Zat-ı Akdes’i isim ve sıfatlar gibi doğrudan tecelli etmez, ancak isim ve sıfatların aracılığı ile tecelli ederler. Dolayısı ile tecelli-i Zatı doğrudan tecelli eden değil isim ve sıfatlar ile tecelli eden şeklinde anlamak gerekir.

Tecelli-i Zatta şöyle bir nükte var; Allah’ın Zat-ı Akdesi yukarıda kısaca izah ettiğimiz gibi, bütün isim ve sıfatlara delalet eden ve onları çatısı altında toplayan geniş ve kapsamlı bir isimdir. Haliyle tecelli-i Zat denildiği zaman bütün isim ve sıfatların tecellisi akla gelir.

İnsanın mahiyeti tecelli-i Zata ya da tecelli-i Ehadiyete mazhar olduğu için bütün isim, sıfatlar ve şuunatı içine alıyor ve bunlara ayna ve makes oluyor.

Vahidiyet: Cenab-ı Hakk'ın (C.C.) umum eşyadaki birlik tecellisine denir. Vahidiyet ancak ehadiyet ile anlaşılır.

Allah’ın isim ve sıfatlarının iki tarzda ve iki tecelli mahalli vardır. Birisi: Kainatın umumu üzerinde büyük ve azametli tecelliyatıdır. Diğeri ise: Kainatın bir cüz’ünde ve cüz’isindeki küçük tecelliyatıdır.

Kainatın umumunda tecelli eden o isim ve sıfatlar, çok azametli ve kibriyalı olmasından, okunması ve ihata edilmesi herkese müyesser olmuyor. Onun için Allah, o kainatın umumundaki azametli ve kibriyalı olan tecelli yazısını, herkesin rahat ve kolaylıkla okuyabileceği boyutlara indiriyor.

İşte, kainatın umumunda azamet ve kibriya ile tecelli eden isim ve sıfatlarına vahidiyet denir. Onun küçük bir modeli hükmünde olan cüz’ündeki tecelliyatına da ehadiyet denir.

Vahidiyet: Külli ve umumi tecelliyattır. Ehadiyet ise, cüzi ve hususi bir tecelliyattır.

Bu hakikate, şöyle bir temsil ile bakabiliriz.

Mesela, büyük bir denizin üstüne, denizi ihata edecek kadar büyük harflerle kelime-i tevhit yazılsa, bu yazıyı okuyabilmek için, denizi kuşbakışı ihata edecek bir mevkie çıkmak lazımdır. Ama buna herkes tam güç yetiremeyeceği için, o yazıyı yazan zat, aynı manayı ve şekli ifade eden o yazıyı denizin damlalarına da yazıyor. Böylece her nazar sahibi o denizin umumu üstündeki yazıyı damlalar vasıtası ile okuyor. Sonra o denizin üstündeki haşmetli yazıya intikal ediyor. Yoksa, damla olmasa, o yazıyı okuması mümkün değildir.

İşte, deniz kainattır; o yazı ise Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellisidir. Damla ve üstündeki aynı yazı ise, kainatın umumundaki o tecellilerin cüzündeki tecellisidir. Deniz, vahidiyeti; damla ise ehadiyeti temsil ediyor. Bütün nebatat veya umum çiçekler, vahidiyeti gösterir. Küçük ve tek bir çiçek ise, ehadiyeti gösterir.

Vahidiyet, azamet ve kibriyayı temsil eder; ehadiyet ise, cemal ve şefkati temsil eder.

Vahidiyetin hüküm sürdüğü kesret ve kainat arkasında Allah’ın Zat-ı Akdesini mülahaza etmek, yani fikir ile görmek çok zordur. Bu yüzden Allah’ı mülahaza etmek ve akılları kesrette boğdurmamak için ehadiyete ve cüzde tecelliye ihtiyaç vardır.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

baybarshan
İnşaallah...
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...