"Tükürün zâlimlerin o hayâsız yüzüne!" diyen Üstadımız sair yerlerde; düşmana iyilik yapmayı öneriyor. Nasıl anlayabiliriz?
Değerli Kardeşimiz;
Bu gibi durumlarda "mukteza-yı hâle mutabık", yani hâlin gereğine uygun hareket etmek gerekir.
Mesela, zalim birisi inancımızı alaya alıp bizim ile istihza ediyor ise, o zaman zalimin bu durumuna uygun bir tepki vermek gerekir. Yani böyle bir durumda zalime gülücük dağıtmak zillettir ve asla caiz olmaz.
Şayet o zalim normal bir vaziyette söz dinleme kıvamında ise, o zaman ona kavl-i leyyin ile nasihat edilebilir. Hazreti Musa (as)’in Firavun'a davranışı gibi ki ayette bu husus şu şekilde ifade edilmektedir:
“Ona kavl-i leyyinle (yumuşak sözle) hitap edin. Olur ki aklını başına alır yahut hiç değilse biraz çekinir.” (Tâhâ, 20/44)
Üstadımızın “Tükürün zalimlerin hayasız yüzüne.” ifadesi hâle uygun bir cevaptır.
İngilizlerin İstanbul’u işgali zamanında, Anglikan Kilisesi temsilcileri, İslam ümmetini hafife almak ve istihza sureti ile altı soruya altı yüz kelime ile cevap verilmesini teklif ediyor. O zaman Darü'l-Hikmeti'l-İslamiye azaları içinde yer aldığı için, Üstad Hazretlerinden bunlara bir cevap verilmesi istenir.
Üstad Hazretleri İngiliz kilisesinin onur kırıcı bu tavrına karşı "Altı yüz kelime değil, belki altı kelime ile de değil, bir tükürük ile cevap veririm." diyerek, onlara İslam ümmetinin izzet ve haysiyetini gösteriyor. Ama bu tavrın yanında onların o altı sorusuna altı kelime ile de cevap vermeyi ihmal etmiyor. Verilen cevabın tümü "Hutuvatt-ı Sitte" adlı eserde yer almaktadır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü