Üstad Bediüzzaman, genç iken doksan kitabı ezberlemiş. Ama Risaleler için, "Kur'an'dan başka menba yok.", diyor. Ezberlediği o kitaplardan Nurları yazarken istifade etmemiş mi?
Değerli Kardeşimiz;
Önemli tecrübeler; ciddi araştırma, inceleme ve mücadelenin neticesinde kazanılır. İlmi tecrübeler de böyledir. Muazzez Üstadımız; okuyup mütalaa ettiği ve sık sık da tekrar ettiği, hakaikle ilgili doksan kitabın, kendisini, Kur'an'ın hakikatine ve ayatının burçlarına çıkmaya bir vesile ve merdiven olduğunu, ifade etmektedir. Yüksek hakikat ve ideallere kavuşmak için Cenab-ı Hak; insanları ciddi bir imtihan ve tecrübeden geçiriyor.
İşte, Üstadımız da, Kur'an'ın âyetinin burçlarına ve hakaikına ulaşabilmek için, Eski Said döneminde o doksan eserle ciddi manada iştigal etmiş ve o eserler bir nevi kemalat arşına çıkmaya bir basamak ve kendisi için seyrü sülûk hükmüne geçmiştir.
Külliyat ise; bu uzun ve ince tetkikatın neticesinde, sır hazinesi olarak onun kalbine ve ruhuna açılmış, inkişaf ettirilmiştir. Allah’ın ilhamıyla o temel ve merdivenlerden bu hakaik tezahür etmiştir. Yani tabir-i caiz ise: Eczacıların nebatattan istifade ederek komprime ilaçları yaptıkları ve insanların kullanımına hazır hale getirdikleri gibi. Artık insanlara ve ihtiyaçlılara düşen vazife, o ilaçları yapmak değil, kullanmaktır.
İşte Bediüzzaman da, manevi bir eczacı gibi, o doksan eserin tetebbuat ve mütalaasının neticesinde ilhama mazhariyetle, komprime ilaçlar gibi Külliyat'a mazhar olmuş ve 6.000 sayfalık o eser, insanların ihtiyacına sunulmuştur.
Herkes Bediüzzaman olamayacağına göre, bizler hazır ve tecrübe haline gelen ilaç gibi, o eserleri okuyup istifade etmemiz icab eder. Eserleri Kur’an'ın nurundan çıkan hakikat olarak anlamak lazımdır.
Üstadımızın doksan eseri mütalaa etmesi, Kur'an'ın âyetinin hakaikine çalışmasına vesile olması anlamınadır. Kur'an'ın hakaikine nüfuz nasip olduktan sonra, Cenab-ı Hak o kulun kalbini ve ruhunu makes yapıp, o külliyatın onun ruhundan aksetmesini murat etmiştir.
Yani o doksan eserden Külliyat çıkmasından ziyade, buradaki esas olan; o doksan eser Kur'an'ın hakaikine bir basamak olup Külliyat, Kur'an'ın esrarından lemean ederek, sırf bir ilham-ı ilahi olarak yazdırılmıştır. Bu noktadan bakılırsa, o eserler yazılır iken, Kur'an'dan başka hiçbir eserden medet beklenmemiş, Kur’an'dan başka mercii ve mehazı olmamıştır.
Zaten Üstadımız'ın hayatı boyunca yanında başka eser bulundurma imkânı da olmamıştır. Zira hayat şartları çok ızdıraplı ve çileli geçmiştir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü