Üstad Bediüzzaman, "Kendinde olmayan veremez." diyor, mesela Allah Basir'dir ki biz de görüyoruz, diyor. Ama Allah insana acziyet vermiştir; acziyetin insanda olması, Yaratıcı'da da olmasını gerektirir mi, açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
Otuz Birinci Pencere'de de ifade edildiği gibi, insan, Cenab-ı Hakk'ın isimlerine üç cihetle ayinedarlık yapmaktadır. Bunlardan biri de zıddıyet itibarıyladır.
Yani Allah’ın rahmet ve rezzakiyetini tam anlayabilmek için, acıkmak gibi bir hissi Cenab-ı Hak bize vermiştir. Ve keza Allah’ın kudretini anlamak için de acziyet hissini vermiştir.
Ancak bu eksikliklerin verilmesi, verende de olmasını gerekli kılmaz. Bir arslana verdiği gücü ve kuvveti eğer insana vermiyorsa, bu bir zaafiyetin değil, bir hikmetin neticesidir.
Bir hükümdar düşünelim, herkese bol bol yardım ediyor. Ancak, birisine yalnız yüz kuruş, bir diğerine ise hiç vermiyor. Bu vermemek fiili hükümdarın da yokluk sahibi olduğunu göstermez. Olduğu halde vermemiştir. Kısacası vermek, varlığa işaret eder. Ancak vermemek, yokluğa işaret etmez. Hikmeti gösterir.
Görmemiz, görücü bir Zat’a işaret eder. Ancak görmemek, görmeyen bir Zat’a işaret etmez...
* * *
Sanatkâr ile sanat arasındaki münasebet, sanat noktasındandır. Mahiyet ve vasıf alış verişi şeklinde değildir. Sanatkar, sanatının üstünde, kendi bilgi, beceri ve hünerlerini sergiler. Ama kendine ait bir vasfı o sanatına aktarması gerekmez. Ya da sanatında yapmış olduğu bir hal ve vasıf ile muttasıf olması gerekmez .
Mesela, marangoz, maharet ve becerisi ile güzel bir masa yapsa, o masaya kendine ait hayat ve konuşma gibi sıfatlarını vermesi gerekmediği gibi, o masaya has olan vasıf ile de vasıflanması gerekmez. Herhangi bir vasıf alıp vermeden de o masayı yapabilir.
Allah ile mahlukat arasında da yaratma ve yaratılma ilişkisi vardır. Allah, kendinde olması caiz olmayan bir vasfı sanatına verebilir.
Mesela, Allah bize mide ve bağırsak vermiştir. Bunları verdi diye kendinde de mide ve bağırsağın olmasını varsaymak yanlış bir önerme olur. Allah, insana acizlik ve fakirlik gibi halleri vermiş ki, aciz ve fakir olmayan Allah’a ulaşabilsin, idrak edebilsin; yoksa insana bu halleri vermesi de kendinde olmasını gerektirmez
Allah, ilm-i ezelisi ile her şeyin hakikatini ve içyüzünü bilir ve onun ilminde de hiçbir şey saklanamaz. Senin, içinde olduğun bir hali, Allah, içinde olmadan, ilmi ile bilebilir. Hatta, Allah’ın ilmi bizim cüzi ve arızi ilmimiz gibi olmadığı için, senin, içinde bulunduğun hali yaşamadan, senden daha iyi bilir. Onun, ilm-i ezeli ve her şeyin içine nüfuz eden bir ilimdir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar