Üstadımız talebeliğin şartlarında "Sözleri kendi malı bilmek" diyor. İçtimai hayatta bu mümkün mü? Veya Nur Talebesi olmak için illa vakıf mı olmak gerekir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Talebeliğin hassası ve şartı şudur ki: Sözleri kendi malı ve telifi gibi hissedip sahip çıksın ve en mühim vazife-i hayatiyesini onun neşir ve hizmeti bilsin."(1)

"Talebeliğin hâssası şudur ki: Yazılan Sözlere kendi malı gibi sahip olmalıdır. Kendisi telif etmiş ve yazmış nazarıyla bakıp, neşrine ve ehil olanlara iblâğına çalışmaktır."(2)

Talebeliğin çekirdekten ağaca kadar derece ve mertebeleri vardır. Biz belki ağaç gibi olmaya güç yetiremeyiz, ama çekirdek gibi bir dereceye de pekala ulaşabiliriz. Bunun için yukarıda zikredilen talebeliğin asgari şartlarına uymak zorunluluğu da vardır. Ondan sonrası insanın gayret ve azmine bakar.

Yukarıdaki şartları üzerinde bulunduran birisi Risale-i Nur'a talebe olmuş olur. Yani talebeliğin vakıf olma gibi başka özel bir şartı bulunmuyor. Nitekim Üstadımızın en büyük talebelerinin iş ve meslekleri bulunuyordu. Mesela, Hulusi Ağabey Nur'un birinci talebesidir, aynı zamanda albaydır. Nur talebelerinin içerisinde çiftçi, öğretmen, marangoz, sanayici, bürokrat vesaire bir çok meslek erbabı da bulunmaktadır.

Hatta Üstadımızın talebeleri içinde vakıf olan ağabeyler azınlıktadır. Çünkü bütün Nur talebelerinin vakıf olması adetullah açısından mümkün değildir.

Dipnotlar:

(1) bk. Mektubat, Yirmi Altıncı Mektup, Dördüncü Mebhas.

(2) bk. Barla Lahikası, (252. Mektup)

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...