Üstadımızın; "Bunlar, Sûre-i Yâsin’den mühim bir âyetin nüktesini keşfime sebep oldular." diye bahsettiği ayet hakkında bilgi verir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Evet اَشَدُّ الْبَلاَءِ عَلَى اْلاَنْبِيَاءِ ثُمَّ اْلاَوْلِيَاءِ sırrıyla, enbiyanın vârisi olanların türlü türlü belâlara uğramaları, hikmet-i İlâhiye iktizasından olmasıyla, o zümre-i mübareke gibi, Üstadımız dahi nice belâlara hedef olmuştur. Hattâ Kastamonu’ya ilk teşrif ettikleri zaman çocuklar, bir bedbaht şaki tarafından teşvik edilip, abdest almak için çeşmeye çıktıkları vakit taş atmışlar. Fakat Üstadımız daima gördüğü eza ve cefalara ulü’l-azmane sabır ve tahammül eder. Hem safâ i sadre ve selâmet-i kalbe mâlik olduklarından, o çocuklara dahi hiddet etmeyip buyururlardı ki: “Bunlar, Sûre-i Yâsin’den mühim bir âyetin nüktesini keşfime sebep oldular” diye onlara dua ederlerdi. Sonra bu çocuklar, Üstadımızın duaları bereketiyle şâyân-ı hayret bir hal kesbettiler ki; Üstadımızı uzak-yakın nerede görürlerse, koşarak yanına gelirler, mübarek elini öperler, duasını alırlardı." (Tarihçe-i Hayat)
Üstadımızın; "Yasin suresinden bir ayetin keşfine vesile oldular." dediği ayet olarak, bazı Nur talebesi ağabeylerimiz yorumunu aşağıdaki ayetler olarak belirtmektedir.
Şimdi Yasin suresinde mevcut olan bu ayet ve o ayetin başı ve sonu hükmündeki ayetleri veriyoruz:
13. Sen şimdi onlara bir misâl getir: Mâlum şehir halkını, hani onlara da elçiler gelmişti.
Âyette herhangi bir işaret olmamakla beraber, tefsirlerin çoğuna göre, buradaki elçiler, Hz. Îsâ’nın havarîleri, muhataplar Roma İmparatorluğunun hâkimiyeti altında yaşayanlar, şehir ise Antakya veya o civarda bir başka şehirdir. Hz. Îsâ’nın dâveti karşısında müşrik Romalılar nasıl söndüyse, Kur’ân’ın dâveti ile de şirkin hakimiyetinin yıkılacağına îma edilir.
14. Evet, iki resul gönderdik onlara, “Yalancı!” dediler onlara. Bunun üzerine, güçlendirdik onları bir üçüncü resulle, dediler hep birden: “Biz Allah’ın elçileriyiz size!”
15. Ahali dedi ki: “Doğrusu Rahman’ın indirdiği bir şey yok! Siz de bizim gibi bir beşersiniz, evet evet... siz sadece yalancısınız!”
16. Resuller dediler: “Elbette biliyor Rabbimiz, size gönderilen elçileriz biz.”
17. “Açıkça tebliğden başka bir şeyle yükümlü değiliz biz.”
18. Ahâli dedi ki: “Uğursuzsunuz siz, şayet vazgeçmezseniz, sizi taşlarız, acı mı acı bir azap size dokundururuz.”
19. Resuller cevap verdiler: “Uğursuzluğunuz sizinle beraber, çünkü siz imânsızsınız, irşâd edildiniz diye mi böyle söylüyorsunuz? Haddi aşan toplumun tekisiniz siz!”
20. Derken... şehrin öte başından, koşarak bir adam geldi ve onlara dedi ki: “N’olur ey kavmim! Gelin siz bu resullere uyun!”
Bu koşarak gelen zat, "Habib-i Neccar" diye bilinir.
21. “Sizden bir ücret istemeyen, sizden hiç menfaat beklemeyen, dosdoğru yolda yürüyen bu kimselere uyun.”
22. “Hem ne olmuş ki bana? Neden tapmayayım beni yaratana? Hem sizlerin de dönüşü olacak O’na!”
23. “Hiç O’ndan başka tanrı edinir miyim! Zirâ Rahman bana zarar vermek dilerse, onların şefaati fayda etmez, hem kurtaramazlar da...”
24. “O durumda ben, besbelli bir sapıklıkta olurum."
25. "Amma bakın: Ben Rabbinize inanıyorum, sizler de bunu işitmiş olun!”
26. Ona “Buyur cennete gir!” denildi. O ise halkını hatırlayarak: “Ah halkım bir bilseydi!” dedi.
27. “Ah bir bilseler: Rabbimin beni affettiğini, beni ikramlara garkettiğini!”
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Üstâd Hazretleri'nin bu keşfi bir risalenin te'lifine vesile olmuş mudur?
Bu konuda Üstadımızın "Konuşan Yalnız Hakikattır" başlıklı müthiş yazısı bize ip uçları mahiyetini taşımaktadır.
Ayrıca Yasin suresinde geçen bu ayetlerde hakikat ve risalet mesleğinin tarikat ve velayet mesleklerine göre daha tesirli olduğunun işaret ve numulerini taşıdığına güzel deliller vardır. Buradaki iki havarinin ve ehli imanın müşrik ve kafirlere karşı ifadelerinin tesirsiz kalması, Şeriat ve tarikatın çok yüksek olduğu halde, insanlar tarafından artık dinlenmemesine ışık tutuyor. Sonra Habib-i Neccar'ın gelip halkını ikaz etmesi ve Onların bahsettiği gerçeklerin çok yüksek olmasını ifade etmesi de, Hakikat mesleğinin bu zamanda daha müessir olması ve şeriat ile tarikatı tekrar insanlar nezdinde muteber hale getirmeye çalışmasına güzel işaret ve ışıklar tutmaktadır.
Böylece bu taşlama hadisesi, hakikat yolunun bu zamanın ruhuna daha uygun olduğuna dair işaretlerin anlaşılmasına vesile olmuştur denilebilir.