Üstadımızın, istiğna düsturu gereği hediyeleri kabul etmekten içtinab ettiğini biliyoruz. Aynı zamanda sağlığında bir arabası vardı, bu araba nasıl ve kimler tarafından temin ve tahsis edilmiştir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Üstadımızın sık sık kırlara çıktığını ve hizmet yerlerini gezdiğini dikkate alan bir kaç abi, ortaklaşa bir otomobil alıyorlar. Otomobil Üstadımız'a verildikten sonra, aşağıdaki mektuptan da anlaşıldığı üzere, Üstad bir itaba maruz kalıyor. Bunun üzerine Üstadımız, otomobili hemen iade ediyor. Daha sonra abiler kendi adlarına şimdiki otomobili alıyorlar. Üstadımız bir yere gittiğinde abiler bu otomobili getiriyorlar. Üstadımız ise her seferinde yol ücretini vermek suretiyle binmiştir. Dolayısıyla bu otomobil Üstadımızın hatırasına muhafaza edile gelmektedir.

"Bu gece hiç görmediğim bir itab, bir tazip suretinde manevi bir şiddetli ihtar ile denildi ki:"

" 'Dünyaya, zevke, keyfe tenezzül etmemekle Nurlardaki ihlas ve istiğnayı muhafazaya mükelleftin. Ve bu asırda يَسْتَحِبُّونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا sırrıyla dünyayı dine tercih etmek ve bilerek elması şişeye tebdil etmek olan hastalığa, Nur vasıtasıyla çalışmaya vazifedardın. Yüz tecrübenizle de anladın ki, insanların hediyeleri, ihsanları, yardımları, sana dokunuyor, hatta seni hasta ediyor. Hergün eserini, tecrübesini görüyorsun. Senin en ziyade itimad ettiğin ve Risale-i Nur'un fedakar kahramanlarının yüzlerini Risale-i Nur'un hizmetinden ziyade kendi istirahatine çevirmeye sebebiyet verdin, ilaahir...' diye daha manen çok söylenildi diye beni tam tekdir etti. Hatta şimdi bir manevi tokattan dahi korkuyorum. Bu hadisenin çare-i yeganesi, bu otomobili alan sizler ilan edeceksiniz ki, "Bu kardeşimiz Said, bunu kabul edemedi, manevi, dehşetli bir zarar hissetti.' "

"İkincisi: Otomobil şimdi Konyalı Sabri'nin yanına gönderilmeli, oraya gitsin. O razı olmazsa Medresetü'z-Zehra erkanlarına gitsin. Sabri merak etmesin, her ay Nurlara onun harika hizmeti bir otomobil fiyatından ziyadedir. Onun için gücenmesin."

"Saniyen: Katiyen biliniz ki, bu dehşetli itabı gördüğümün sebebi, istirahat için bir arzu nevinde ve bir temenni tarzında, bir otomobille gezmeye gittiğim vakitte, otomobilci dedi ki: 'Küçücük otomobiller çıkmış, bin lira gibi bir fiyatla satılıyor.' "

"Ben de temenni nevinden dedim ki: "Keşke, öyle bir emanet küçük otomobil elimize geçseydi, sair yerlerdeki Nurcu kardeşlerimi ziyaret etseydim" demiştim."

"Buna hakiki ve ciddi bir karar vermemiştim. Bir arzu iken, buradaki iki has kardeşimiz, bu arzuyu ciddi bir karar zannedip bin lira değil, dört bin liraya kadar fedakarane çalışmışlar. Buraya geldikleri vakit, yedi saat memnuniyetle telakki edip, o arzuyu bir dua-yı makbule zannettiğim halde, birden bu gecede manevi itiraz ve itab gördüm. O arzumun hatasını anladım. Hiç görmediğim bu tarz manevi itabın üç sebebi var; başka vakit izah edilecek."

"Bu otomobili alan beş kardeşimiz katiyen bilsinler ki, değil beşinin bir otomobili sadaka ve ihsan ve hediye etmişler, belki onların hayırlı niyetleri cihetinde Risale-i Nur dairesi hizmetinde herbiri tam bir otomobil fiyatı kadar bir hediye bilfiil yapmışlar gibi manen kabul edildiğine bana bir işaret ve kanaat var."

"Madem, kardeşlerim, sizin halisane bu hizmetiniz hakkınızda böyle makbuliyet var. Siz müteessir olmayınız. Beni de bu manevi itabdan kurtarınız. Hem benim düstur-u hayatıma, hem Risale-i Nur'un sırr-ı ihlasına gelmek ihtimali bulunan zararı çabuk tamir ediniz. Hem o otomobil burada kalmasın. En büyük hisseyi veren zatın yanına gitsin. Üç ehemmiyetli sebebi izah ettiğim vakit, bu telaşımın hakikatini anlarsınız. Zaten hem şuhur-u selase, hem üç ay mühim mecmuaların çıkmasına kadar bütün dünya saltanatı verilse de bakmamaya mecburum. Şayet otomobile verdiğiniz para tam çıkmazsa, o noksanını alaküllihal ben herşeyimi satıp tekmil etmeye karar verdim."

"Umumunuza selam. Hakkınızı bana helal ediniz. Ben de size helal ediyorum." (1)

(1) bk. Emirdağ Lahikası-I, (173. Mektup)

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 5.626
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Aysenurebcim

Bu otomobil hususunda gelen manevi ikab kimdendir?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Mehmet Selim)

Manevi ikab, manevi alemden gelen ceza anlamındadır. Bu da manevi alemde Üstadımıza " sen artık insanları hizmete değil, kendi nefsinin zevklerine yönlendiriyorsun" mealinde şiddetli bir te'dib olarak gelmiştir. Zira Üstadımıza verilen ana derslerden birisi, hediye kabul etmemek ve İman hizmetinin sağlam ilerleyebilmesi için insanların bu hizmette fiili ve görünen bir leke bulamaması gerekir dersidir. Bu otomobil konusunda Üstadımız böyle bir endişe hissediyor ve manevi alemden kendisine böyle bir ihtar gelmiştir. Gerçekten de ehl-i dünya bunu çokça büyütmüş Üstadın sanki menfi birileriyle irtibatı varmış gibi gösterilmeye çalışılmıştır.

Bu konunun serencemesini Mufassal Tarihçe- i Hayat'ta şöyle görmekteyiz:

"Emirdağlı ve Ceylan Çalışkanın babası merhum Mehmet Çalışkan, mezkûr arabanın alınış hadisesini ve neticesini şöyle anlatır:

“1946 senesiydi. Birgün Üstâd kırlarda gezerken ceylana: “Param olsaydı küçük bir taksi alırı, medreseleri gezerdim” demiş. Üstâd’ın bu sözünü Ceylan, Hüsrev Ağabey’e söylemiş. Hüsrev Ağabey de “Bu bir emirdir derhal taksi alınsın“ demişti. 1946’larda para topladık. Emirdağ, Konya, İnebolu gibi yerlerden biner liradan toplam 6000 lira olmuştu. Tahirî Ağabey’in de içinde olduğu bir heyet halinde İstanbul’a gittik. Taksimden Austin tipi siyah bir taksiyi 6800 liraya aldık... Bursadan arabayı teslim alarak Eskişehire geldik. Bende büyük bir endişe başlamıştı. Ancak münafıklar taksiyi görünce neler diyecek diye?.. Ben faturayı kendi üzerime yaptırmıştım. “Ticaret için aldım” diyecektim.

Bu ana kadar bu hadiseden Üstâda en ufak bir haber bile vermemiştik. Arabayı Emirdağa getirip gece bahçeye koymuştuk. Tahirî Ağabey: “Kardeşim, artık Üstâd’ın haberi olması lazım.” sözü, üzerine kendisini Üstâda gönderdik. Üstâd güleryüzle karşılamamış. Sonra sabah erkenden “Ceylanı bana çağırın” diye haber göndermiş, Ceylan yanına gitti. İki satır yazıda yazdırarak: “Bu araba derhal geldiği yere gitmeli. Aksi halde hem benim, hemde sizin tokat yeme ihtimali var” demişti.

Bunun üzerine, Tahiri Ağabey’le istişare ettik. Arabayı Konyaya Halıcı Sabri’ye gönderdik. Onlarda az bir farkla başkasına satmışlardı.

Araba meselesi böylece kapanmakla kalmamıştı. Dedikoducular arabayı iyice görmedikleri halde, yinede ortalığı karıştırmışlardı. Resmi sorgulamalar, isticvablar oldu.

Sorgu hakimi bana: “Araba gelmiş hoca efendiye.. Hangi devletten?.. ve daha neler geldi?söyle bakalım” demişti.

Tahkikat uzun sürdü. Neticede beraet ettik." (Son şahitler-4, s: 55)

(Badıllı, Mufassal Tarihçe-i Hayat 2)

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...