Üstad'ın Şualarda geçen: "Ben seyyid değilim, mehdi seyyid olacak." şeklindeki ifadesini nasıl anlamalıyız? Başka yerde de seyyid olduğduna dair bilgilere rastlıyoruz. Bu bir tezat değil mi?
Değerli Kardeşimiz;
"Ben bütün kuvvetimle bunu reddederim. Hem mehdîlik isnadını hiç kabul etmediğime bütün kardeşlerim şehadet ederler. Hattâ Denizli'deki ehl-i vukuf 'Eğer Said mehdîliğini ortaya atsa bütün şakirtleri kabul edecek.' dediklerine mukabil, Said, itiraznamesinde demiş ki: 'Ben Seyyid değilim. Mehdi Seyyid olacak.' diye onları reddetmiş."(1)
"Eğer Mehdîlik dâvâ etse, bütün şakirtleri kabul edecekler."
"Ben de onlara demiştim: 'Ben, kendimi seyyid bilemiyorum. Bu zamanda nesiller bilinmiyor. Halbuki âhir zamanın o büyük şahsı, Âl-i Beytten olacaktır. Gerçi mânen ben Hazret-i Ali'nin (r.a.) bir veled-i mânevîsi hükmünde ondan hakikat dersini aldım ve Âl-i Muhammed Aleyhisselâm bir mânâda hakikî Nur şakirtlerine şâmil olmasından, ben de Âl-i Beytten sayılabilirim. Fakat bu zaman şahs-ı mânevî zamanı olmasından ve Nurun mesleğinde hiçbir cihette benlik ve şahsiyet ve şahsî makamları arzu etmek ve şan şeref kazanmak olmaz; ve sırr-ı ihlâsa tam muhalif olmasından, Cenab-ı Hakka hadsiz şükür ediyorum ki, beni kendime beğendirmemesinden, ben öyle şahsî ve haddimden hadsiz derece fazla makamata gözümü dikmem. Ve Nurdaki ihlâsı bozmamak için, uhrevî makamat dahi bana verilse, bırakmaya kendimi mecbur biliyorum.' dedim, o ehl-i vukuf sustu."(2)
Üstad Hazretlerinin seyitliğini kati olarak reddettiğine dair hiçbir cümle ve vesika yoktur. Üstad Hazretleri sadece başkalarına kati ispat edecek elinde soy kütüğü olmadığı için, "Ben kendimi seyyid bilemiyorum." diye bu inceliğe işaret ediyor. Hem yakın talebelerine ise ispatsız şahsi kanaatini seyit olarak bildiriyor. Bunda herhangi bir tutarsızlık ve çelişki yoktur.
Ayrıca "seyyid" efendi demektir. Ben seyyid değilim derken, efendi değilim manasını kastederek onların endişelerini ortadan kaldırmak istemiş olabilir. Zira eğer bu adam mehdi ise, bu durumda daha sıkı tedbir alma ihtiyacı hissedeceklerdi ve siyasi manalar vereceklerdi.
Üstad talebelerinin ifadesi ve şahitliği ile Peygamber Efendimiz (asm)'in soyundandır. Yani Al-i Resuldür.
"Bediüzzamanın varislerinden Seyyid Salih Özcan'ın naklettiğine göre, bir gün Üstad'la aralarında şu konuşma geçer:
- Salih sen seyyidsin, değil mi?
- Evet! Üstadım.
- Peki seyyid Salih, sence ben seyyid olabilir miyim?
- Muhakkak Üstadım, siz seyyidsiniz.
- Seyyid Salih, ben anne tarafından Hüseyni, baba tarafından ise Haseni’yim."(3)
Özet olarak, Üstad Hazretlerinin seyyid olduğu ispat noktasından sabit değildir. Lakin kanaat noktasından seyyid olduğu katidir. Malum, İslam ilimlerinde kaziye-i makbule, yani büyük zatların ispatsız kanaatleri ispat gibi hürmet görmüştür. Biz meseleye bu açıdan bakarak Üstad Hazretlerinin seyyidliğini kati olarak kabul ediyoruz.
Dipnotlar:
(1) bk. Şualar, On Dördüncü Şua.
(2) bk. Emirdağ Lâhikası-I, (206. Mektup)
(3) bk. N. ŞAHİNER, Son Şahitler, III/238.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar