"Ve cevv-i feza, kendi cin ve bulutların işârâtıyla nübüvvetine beşaret ve sâyebân..." Cinleri düşünmek şartıyla, buradaki "sayeban / gölgelik" kelimesini destekleyen, Peygamberimizin mucizelerinden örnekler mevcut mu?
Değerli Kardeşimiz;
Diğer peygamberler, ekseri olarak ispat makamında, anlık ve sınırlı mucizeler göstermişlerdir. Yani o peygamberlerin mucizeleri belli mekan ve belli zamana münhasır kalmıştır. Ama Allah, Habib-i Ekrem (a.s.m)'inin mucizelerini belli zaman ve belli mekan ile kayıtlı kılmamıştır. Allah, Resul-ü Kibriya'sının nübüvvetini ve makbuliyetini sadece insan ve cinlere değil, bütün kainata ve kainat içinde olan türlere de göstermiştir. Bu göstermeyi ise; her nevden ve türden bir mucize ile yapmıştır.
Mesela; Miraç mucizesi, sema ehline Allah Resulü'nün bir tazimi ve bir tanıtımıdır. Ağaç mucizesi; ağaç türüne bir şeref bahşetmek içindir; su mucizesi su nevinden bir mucize, ayın ikiye bölünmesi gökyüzü ehline bir mucize; bulutların ona gölgelik etmesi bulut nevinde bir mucizesidir vs.
Cinlerin mucizelerinden Risale-i Nurlardan birkaç misal vermeye çalışalım:
"Hem Hazret-i Ömer’den meşhur bir haberdir ki, demiş: Biz Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın yanında iken, ihtiyar şeklinde, elinde bir asâ, “Hâme” isminde bir cinnî geldi, iman etti. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, ona kısa sûrelerden birkaç sûreyi ders verdi. Dersini aldı, gitti."
"Hem kâhinler gibi, 'hâtif' denilen, şahsı görünmeyen ve sesi işitilen cinnîler, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın geleceğini mükerreren haber vermişler. Ezcümle, Zeyyab ibnü’l-Hâris’e, hâtif-i cinnî böyle bağırmış, onun ve başkasının sebeb-i İslâmı olmuş:"
"Yine bir hâtif-i cinnî, Sâmia bin Karreti’l-Gatafânî’ye böyle bağırmış, bazılarını imana getirmiştir: جَاءَ الْحَقُّ فَسَطَعَ وَدُمِّرَ باَطِلٌ فَانْقَمَعَ "
Bulut ve gölgelemek anlamına gelen sâyebân ile ilgili mucizeler, Risale-i Nurlarda şu şekilde geçiyor:
"Altıncısı: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, küçüklüğünde Halime-i Sa'diye'nin yanında iken, Halime ve Halime'nin zevcinin şehadetleriyle, güneşten rahatsız olmamak için, çok defa üstünde bir bulut parçasının ona gölge ettiğini görmüşler ve halka söylemişler ve o vakıa sıhhatle şöhret bulmuş."
"Hem, Şam tarafına on iki yaşında iken gittiği vakit, Bahîra-yı Râhibin şehadetiyle, bir parça bulut Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın başına gölge ettiğini görmüş ve göstermiş."
"Hem yine bi'setten evvel, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, bir defa Hatice-i Kübrânın Meysere ismindeki hizmetkârıyla ticaretten geldiği zaman, Hatice-i Kübrâ, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın başında iki meleğin bulut tarzında gölge ettiklerini görmüş, kendi hizmetkârı olan Meysere'ye demiş. Meysere dahi Hatice-i Kübrâya demiş: 'Bütün seferimizde ben öyle görüyordum.'"(2)
Dipnotlar:
(1) bk. Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, On Beşinci İşaret.
(2) bk. age. On Altıncı İşaret.
İlgili ders videosu için tıklayınız:
Prof. Dr. Şadi Eren, Muhakemat Dersleri (1.Bölüm)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü