"Ve kendisi tercümanlık edip başkasına dinlettirmek ve Kuran'ın hikmet-i nüzulünü bir derece göstermektir." cümlesini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Kur'ân-ı Hakîm, madem şehr-i ramazanda nüzul etmiş. O Kur'ân'ın zaman-ı nüzulunu istihzar ile o semavi hitabı hüsn-ü istikbal etmek için Ramazan-ı Şerifte nefsin hâcât-ı süfliyesinden ve malayaniyat hâlâttan tecerrüt ve ekl ve şürbün terkiyle melekiyet vaziyetine benzemek ve bir surette o Kur'ân'ı yeni nazil oluyor gibi okumak ve dinlemek ve ondaki hitâbât-ı İlâhiyeyi güya geldiği ân-ı nüzulünde dinlemek ve o hitabı Resul-i Ekremden (a.s.m.) işitiyor gibi dinlemek, belki Hazret-i Cebrâil'den, belki Mütekellim-i Ezelîden dinliyor gibi bir kudsî hâlete mazhar olur. Ve kendisi tercümanlık edip başkasına dinlettirmek ve Kur'ân'ın hikmet-i nüzulünü bir derece göstermektir." (Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, İkinci Risale.)
İnsan ramazan ayında oruç ile hayvanî ve nebatî ihtiyaçlarından sıyrılarak melekleşiyor ve hadiselere daha nurani daha safi bakabiliyor. En azından ramazan ayında bunu yapmak mümkündür.
Kur’an, ramazan ayında indirilmeye başladığı için, Kur’an’ı okurken veya dinlerken, hem yeni nazil oluyormuş gibi okumak ve dinlemek hem Allah’ın bize hitap ettiğini düşünmek hem Peygamber Efendimiz (asm)'in bize ilk ilan etmesi gibi hayal etmek hem Cebrail (as)’in vahyi bize getiriyormuş hissi ile dinlemek gerekir deniliyor. Bu bakış açıları ile Kur’an’ı okumak veya dinlemek, insana çok büyük bir kudsiyet ve nuraniyet verir.
İnsan, Kur’an'ı ister tilavet noktasından ister manasını ders verme noktasından, diğer insanlara tercümanlık da yapmalıdır. İnsan, malumatı nisbetinde Kur’an ile diğer bir insanlar arasında köprü kurmalı ve tercüman olmalıdır. Yani müminler olarak Kur’an’ın hakikatlerini diğer muhtaç gönüllere ulaştırmak boynumuzun borcudur.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar