"Ve keza dünyadaki lezzet ve nimetlere iki cihetle bakılır: Bir cihette, o nimetlerin bir mün'im tarafından verildiği düşünülür.. İkinci cihet, nimeti görür görmez nazarını ona hasrederek, o nimeti ganîmet telakki ederek minnetsiz yer." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Ve keza dünyadaki lezzet ve nimetlere iki cihetle bakılır:
Bir cihette, o nimetlerin bir mün'im tarafından verildiği düşünülür. Ve nazar, o lezzetten in'am edene döner; onu düşünür. Mün'imi düşünmek lezzeti, nimeti düşünmekten daha lezizdir."(1)
Mün’im; nimetlendiren, ihsan eden, ikram eden manasına geliyor. İnsan bir nimeti Allah’ın bir ihsanı olarak gördüğünde, kalb ve ruhu büyük bir lezzet alır. Aksi halde, yani o nimetin düşüncesizce tüketilmesi halinde zevk sadece nefse münhasır kalır.
Akıl ve kalbi bir tarafa bırakarak nimetlere sadece nefsin hazları yönüyle bakan kişi, o nimetlerdeki harika sanata nazar edemez. O nimetin bir rahmet ve merhamet eseri olduğu da hatırına gelmez.
Mün'imi düşünmek lezzeti, kalbin ve aklın aldığı ulvî lezzetlerdir. Nimetin kendisini, ondan edinilecek menfaati yahut alınacak hazzı düşünmek ise nefse ait bir lezzettir. Birincisi insanı marifet ve muhabbet yolunda ilerlettiği için onun lezzeti birinciyle kıyas edilemeyecek kadar ileridir.
"İkinci cihet, nimeti görür görmez nazarını ona hasrederek, o nimeti ganîmet telakki ederek minnetsiz yer."(2)
Bir kimse, yeryüzünü nimet sofralarıyla tefriş eden ve canlıları o sofralara davet eden bir Mün’im bulunduğunu hiç düşünmeden nazarını sadece nimete ve ondan alacağı lezzete hasrederse, onu bir ganimet gibi tüketir. Ne tefekkür eder, ne de şükreder.
(1), (2) bk. Mesnevi-i Nuriye, Katre.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü