"Ve keza, kâinat sahifesinde bir inayet-i tâmme parlıyor. Bu inayet, tazammun ettiği hikmet, lütuf, tahsin sıfatlarıyla, bir Hâlık-ı Kerîmin vücub-u vücuduna delâlet eder. Çünkü in’am ve ihsan, mün’im ve muhsinsiz olamaz." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

İnayet; karşılıksız ve sebepsiz olarak yapılan iyilik ve ihsan mânasına geliyor. Yirmi Dördüncü Söz’de insana yapılan bu ihsan ve inayetler sayılırken ilk olarak “yoklukta kalmayıp var olma” nimetine dikkat çekiliyor. Bu, ancak bir inayettir, çünkü bir varlığın, yok iken bir şeyler yaparak var olmaya hak kazandığı elbette iddia edilemez.

İkinci olarak, cansız kalmayıp hayat sahibi olma, üçüncü olarak da hayvan olmayıp insan olma nimetlerine yer veriliyor. Bunların da İlâhî birer inayet olarak doğrudan bizlere ikram edildiği aşikârdır, delil istemez.

İnsanlık nimetinden İslâm olma nimetine geçme konusunda insanın cüz’î iradesinin bir tercih hakkı söz konusudur. Bu da yine Allah’ın büyük bir ihsanı, bir inayeti olarak değerlendirilmelidir.

“Kâinat sayfasında bir inayet-i tâmme parlıyor” ifadesiyle, inayetin sadece insana yapılmadığı, kâinattaki her varlık için söz konusu olduğu ders veriliyor. Canlıların hayatları inayet; organları, duyguları inayet; rızıklarının ummadıkları yerlerden imdada gönderilmeleri inayet; kuşun kanatları, aslanın pençeleri inayettir. Kısacası, kâinatta inayet-i tamme, yani noksansız, tam bir inayet hükmetmektedir. Cansızlar âleminin inayetten nasipleri ise, yukarıda arz ettiğimiz gibi, yoklukta kalmayıp var olmalarıdır.

En güzel ve hikmetli olarak yapılan bu in’amlar bir Mün’imi, bu ihsanlar bir Muhsini gösterirler. “İn’am”, nimetin verilmesi, ikram edilmesidir. Mün’im ise nimeti yaratan ve muhtaç mahlûkatına ihsan eden demektir. Aynı şekilde, “ihsan” da bir kimseye iyilik yapmak, güzel şeyler sunmak manasına gelir. Muhsin ise bu ihsanı yapandır.

Üstad Hazretleri “Nimetten in’ama geçsen Mün’imi bulursun” buyurur. Beşerin en büyük bir hastalığı, sadece nimete bakmak, onun faydalarını araştırmak, kalitesi üzerinde durmak, fakat “Bu nimeti, şuursuz ve merhametsiz sebeplerin eliyle bana ihsan ve ikram eden birisi var” hakikatine göz kapamaktır. Hâlbuki “İn’am ve ihsan, mün’im ve muhsinsiz olamaz.”

Bütün bu in’am ve ihsanların kaynağı merhamettir. Yani, bir merhametin sonucu olarak bu ikramlar yapılmıştır. Merhamet ise, “hikmet, inayet, in’am gibi çok sıfatları tazammun ediyor.”

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 1.689
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...