Yedi günahtan birini işleyen bir Nur talebesi, helak oldum düşüncesinden nasıl kurtulabilir? Bir sefere mahsus büyük günah işleyen birine ümit verici bir şeyler yazar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
Günahını hafife alıp, nedamet ve pişmanlık duymadan günahında ısrar eden birisi Nur şakirdi olamaz. Yoksa büyük günahlardan birisini işleyip sonra çok pişmanlık ile istiğfar eden birisi Nur şakirdi kalabilir. Hatta Üstadımızın ifadesi ile manevi makamını da muhafaza edebilir.
Üstadımız bu inceliğe şu şekilde işaret ediyor:
"Hattâ benim arkadaşlarımdan bazıları, yüz hakikat dersini kalben tasdik ile beraber, benden işittiği ve bana karşı da fazla hüsn-ü zannı ve irtibatı varken, kalbsiz ve bozuk bir adamın ehemmiyetsiz ve riyâkârâne iltifatına kapıldı; onun lehinde, benim aleyhimde bir vaziyete geldi. 'Fesübhânallah', dedim. 'İnsanda bu derece sukut olabilir mi? Ne kadar hakikatsiz bir insandı!' diye o biçareyi gıybet ettim, günaha girdim."
"Sonra, sabık işaretlerdeki hakikat inkişaf etti, karanlıklı çok noktaları aydınlattı. O nur ile lillâhilhamd, hem Kur'ân-ı Hakîmin azîm tergibat ve teşvikatı tam yerinde olduğunu; hem ehl-i imanın desâis-i şeytaniyeye kapılmaları imansızlıktan ve imanın zayıflığından olmadığını; hem günah-ı kebâiri işleyen küfre girmediğini; hem Mutezile mezhebi ve bir kısım Hariciye mezhebi 'Günah-ı kebâiri irtikâp eden kâfir olur veya iman ve küfür ortasında kalır.' diye hükümlerinde hata ettiklerini; hem benim o biçare arkadaşım da yüz ders-i hakikati bir herifin iltifatına feda etmesi, düşündüğüm gibi çok sukut ve dehşetli alçaklık olmadığını anladım, Cenâb-ı Hakka şükrettim, o vartadan kurtuldum. Çünkü, sabıkan dediğimiz gibi, şeytan, cüz'î bir emr-i ademî ile insanı mühim tehlikelere atar. Hem insandaki nefis ise, şeytanı her vakit dinler. Kuvve-i şeheviye ve gadabiye ise, şeytanın desiselerine hem kabile, hem nâkile iki cihaz hükmündedir."(1)
Demek büyük bir günah işlemek ya da desâis-i şeytaniyeye kapılmak imansızlıktan ve imanın zayıflığından olmayabiliyor.
İslâm'ın günah telakkisinde son derece ehemmiyetli bir nokta var ki, buna diğer dinlerde net olarak rastlamak imkansızdır. Kişi işlediği günahla, Allah'a daha ciddi bir ilticaya, daha ihlaslı bir yönelişe geçebildiği için, işlemiş olduğu günah sebebiyle manevî yükselişe erebilmektedir. Âyet-i kerîme bu mühim hakikatı "günahların sevaba dönüştürülmesi" diye ifâde etmiştir:
"Meğer ki (şirkden) tövbe edip iyi amel (ve hareket)de bulunan kimseler ola. İşte Allah bunların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah gafûr ve rahîmdir." (Furkân, 25/70)
Peygamber Efendimiz (asm) kişinin, yapmakta olduğu güzel ameller sebebiyle "günah işlemiyorum" havasına düşmesini, onun tövbe istiğfar gibi kulluğunu idrak ettirici, son derece kıymetli bir ibadetten uzak kalmasına sebep olacağı için, günah işlemekten daha kötü bir ruh hali yani ucûb olarak tavsif etmekte, ümmeti için bundan korktuğunu ifade buyurmaktadır. Evet, bu dinin sahibi, günah, sevab meselelerinde Allah namına beyanda bulunma yetkisine sahip yegane söz sahibi, Şârî olarak "ucb" un günahtan daha kötü bir şey olduğunu haber veriyor.
(1) bk. Lem'alar, On Üçüncü Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Yazının sonunda bahsettiğiniz Efendimiz (asm)'in ucb ile ilgili hadisinin tam hâlini, kaynaklı bir şekilde paylaşabilir misiniz? Allah razı olsun.
“Üç şey helak edicidir: İtaat edilen aşırı cimrilik, uyulan hevesat ve kişinin kendini beğenmesi (ucb)." Şuabu’l-İman.
“Siz hiç günah işlememiş olsanız, ben onun daha büyüğünden sizin için korkarım: O da ucubtur, ucubtur." Müsnedu’ş-Şihab.
“Nice oruç tutanlar var ki onlara tuttukları oruçlardan sadece açlık ve susuzluk kalır. Nice gece ibadet edenler vardır ki onlara da bundan kalan sadece uykusuzluktur.” İbn Mace, İbn Hanbel.