"Zîşuur bir sırr-ı insanî" , "Zînur bir lâtife-i Rabbâniye" ifadesi ve ruhun kaç anlamda kullanıldığı hakkında bilgi verir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Ruh bir nuranî kanundur; vücud-u haricî giymiş bir namustur, şuuru başına takmış."
"Bu mevcut ruh, şu makul kanuna olmuş iki kardeş, iki yoldaş."
"Sabit ve hem daim fıtrî kanunlar gibi, ruh dahi hem âlem-i emir, hem irade vasfından gelir."
"Kudret vücud-u hissî giydirir, şuuru başına takar, bir seyyâle-i lâtifeyi o cevhere sadef eder."
"Eğer envâdaki kanunlara kudret-i Hâlık vücud-u haricî giydirirse, herbiri bir ruh olur."
"Ger vücudu ruh çıkarsa, başından şuuru indirirse, yine lâyemut kanun olur."(1)
Âlem-i Emir: Cenab-ı Hakk'ın irade sıfatının tecelli ettiği ve hâkim olduğu âlemdir. Bu âlem bir cihetle Allah’ın irade sıfatının bir arşı hükmündedir. Bu âlemde bütün kâinatta olup bitecek işlerin ve fiillerin emir ve talimatı yazılıdır. Şu görünen şehadet âleminin arkasında emir âlemi vardır, diyebiliriz.
Üzerine bastığımız şu toprak tabakasına bakalım. Onda göremediğimiz bir de yerçekimi kanunu var. İşte o kanun emir âleminden, toprak ise halk âlemindendir. Güneş halk âleminden, cazibesi ise emir âlemindendir. Beden halk âleminden, ruh ise emir âlemindendir.
Bu âlemi bilgisayardaki yazılımla da misallendirebiliriz. Mesela, programcı yapacağı programın önce komutlar ve emirler bölümünü tamamlar, sonra işler ve görüntü o komutlara göre hareket eder ve şekiller orada belirtilen komutlar üzerine bina olur. Yani programın yazılım kısmı âlem-i emir olurken, görünen renkli yüzü ise halk ve maddî yüzü oluyor.
Bu kâinat da bir programın görünen yüzüdür, iradeden gelen âlem-i emir de görünmeyen hakiki yüzüdür. Kâinattaki bütün kanunlar emrini irade sıfatının hükümran olduğu bu âlemden alıyor.
Haricî Vücud: Âlem-i emirden gelen emirlerin, Allah'ın kudretiyle icra edilip, cismanî ve haricî bir vücudun giydirilmesidir. Burada iradenin verdiği emri, kudret icra ediyor. İşte bu tatbikat ve icra işine haricî vücud denir. Daha ziyade kudret sıfatına bakar ve onun arşı hükmündedir.
Kanun: Âlem-i emrin her bir tecellisinin ve cilvesinin tek tek adına kanun denir.
Ruh: İrade sıfatının hâkim olduğu, emir âleminden gelen bir kanundur. Bu emir ve kanuna da kudret sıfatı haricî bir vücut ve ceset giydirerek, onu müşahhas bir hale getirmiş, başına da şuur takarak hem haricî vücudu olan hem de başında şuuru olan bir kanun yapmıştır. Faraza emir âleminden olan yerçekimi kanununa, Allah, kudreti ile bir ceset giydirse, inayeti ile de bir şuur verse idi, o da bir insan olurdu. Ya da insanın vücudunu ve şuurunu alsa o da bir kanun olurdu. Onun için Üstad Hazretleri ruh ile kanunları kardeş olarak vasıflandırmıştır.
Bunlar anlaşıldıktan sonra, "Ruh nedir?" suali daha bir bedahet kazanıyor.
Üstad'ın ruhu tarif ederken sıraladığı zîhayat, zîşuur gibi tabirler, ruhun birer vasıflarıdır. Yoksa ruhtan farklı ve başka şeyler değildirler. Aynı şekilde kalb, sır, latife, vicdan gibi hissiyatlar da ruhun vasıflarıdır. Dolayısı ile ruh bedenden ayrıldığı zaman kalb, vicdan, sır ve latife gibi, insanı insan yapan vasıflarını kaybetmez, zira onlar ruh cevherinin içinde ya da ona bağlı veya onunla kaim şeylerdir...
(1) bk. Sözler, Lemeât.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü