Demek, şimdiye kadar mezarda idik, çürüyorduk. Şimdi bu ittihâd-ı millet ve meşrutiyet ile rahm-ı mâdere geçtik, neşvünemâ bulacağız. Yüz bu kadar sene geri kaldığımız mesafe-i terakkiden, inşaallah mu’cize-i Peygamberî (a.s.m.) ile, şimendifer-i kanun-u şer’iye-i esasiyeye amelen ve burak-ı meşveret-i şer’iyeye fikren bineceğiz. Bu vahşet-engiz sahrâ-yı kebiri zaman-ı kàsırada tekemmül-ü mebâdi cihetiyle tayyetmekle beraber, milel-i mütemeddine ile omuz omuza müsabaka edeceğiz. Zira onlar kâh öküz arabasına binmişler, yola gitmişler; biz birden bire şimendifer ve balon gibi mebâdiye bineceğiz, geçeceğiz. Belki câmi i ahlâk-ı hasene olan hakikat-i İslâmiyenin ve istidad-ı fıtrînin, feyz-i imanın ve şiddet-i cû’un hazma verdiği teshil yardımıyla fersah fersah geçeceğiz. Nasıl ki vaktiyle geçmiştik.

Talebeliğin bana verdiği vazife ile ve hürriyetin fermân-ı mezuniyetiyle ihtar ediyorum ki:

Ey ebnâ-yı vatan! Hürriyeti sû-i tefsir etmeyiniz; ta elimizden kaçmasın ve müteaffin olan eski esareti başka kapta bize içirmekle bizi boğmasın. HAŞİYE Zira hürriyet, mürâât-ı ahkâm ve âdâb-ı şeriat ve ahlâk-ı hasene ile tahakkuk ve neşvünemâ bulur. Sadr-ı evvelin, yani Sahabe-i Kiramın o zamanda, âlemde vahşet ve cebr-i istibdat hükümferma olduğu halde, hürriyet ve adalet ve müsavatları bu müddeâya bir burhan-ı bâhirdir. Yoksa, hürriyeti sefahet ve lezaiz-i nâmeşrua ve israfat ve tecavüzat ve hevâ-i nefse ittibâda serbestiyet ile tefsir ve amel etmek, bir padişahın esaretinden çıkmakla ve alçakların istibdadı ve esaret-i rezilesinin altına girmekle beraber, milletin çocukluk istidadını ve sefih olduğunu gösterdiğinden, paralanmış olan eski esarete lâyık ve hürriyete adem-i liyâkatini gösterir. Zira sefih mahcurdur. Geniş ve muşa’şa’ olan yeni hürriyet-i şer’iyeye adem-i liyâkat -zira çocuğa geniş olmaz- şanlı olan ittihad-ı millîyi bozulmuş ve müteaffin olan hâlât ile fena bir hastalığa hedef edecektir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : Evet, daha dehşetli bir istibdat ile, pek acı ve zehirli bir esareti bize içirdiler.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahlâk-ı hasene-i İslâmiye : İslâmiyetten gelen güzel ahlâk
ahlâk-ı rezile : aşağılık ahlâk
âmâl : emeller, istekler
amelen : iş ve emek bakımından, çalışma olarak
burak-ı meşveret-i şer'iye : şer’î meşveret burağı (Burak, çok hızlı bir araçtır ki, Peygamber Efendimiz (a.s.m.) İsra ve Mirac yolculuğunda bu binekle kâinatı seyahat etmişti.)
cemiyet-i milliye : millî cemiyet, topluluk; din, şeriat, inanç birliği olan millet, topluluk
cevahir-i nüfus : nefisler cevherleri, değerli cevherler olan insanlar
cevvâl : sürekli hareket hâlinde olan
cezbe tutmak : Allah’ın aşkıyla kendinden geçer bir hale gelme
desais-i şeytaniye : şeytanın desiseleri, hileleri
efkâr-ı fâside : bozulmuş fikirler
elvan : renkler
fâl-i hayır : iyi alâmet ve işaret
hamiyetli : din, vatan, aile, hak, hukuk gibi değerleri koruma duygusu ve gayreti olan
hilâf-ı şeriat : şeriata zıt, aykırı
hissiyat : hisler, duygular
ihtizaz : sarsıntı, titreşim
ihvân-ı vatan : vatan kardeşleri
ihya etmek : diriltmek, hayat vermek
inâyet-i İlâhî : Allah’ın inâyeti, şefkat ve yardımı
isrâfât : israflar, savurganlıklar
ittihad-ı kulûb : kalplerin birleşmesi, kalp birliği
ittihâd-ı millet : milletin birleşmesi, birlik ve beraberliği
kanun-u esâsî : temel kanun, anayasa
keramet : Allah’ın bir ikramı olarak görülen olağanüstü şey
küre-i arz : yerküre, dünya
lâubalilik : vurdumduymazlık; saygısızlık
lezaiz-i nâmeşrûâ : İslâmın izin vermediği lezzetler, haram lezzetler
maden-i saadet ve hürriyet : mutluluk ve hürriyet madeni, kaynağı
meccanen : ücretiz, bedelsiz
meczup : cezbeye kapılmış, kendinden geçmiş
mesafe-i terakki : ilerleme, kalkınma mesafesi
milel-i saire : diğer milletler
millet-i mazlume : mazlum millet
mu’cize-i Peygamberî : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mu’cizesi
muhabbet-i millî : millî sevgi
müesses olan : kurulu olan
müyülât-ı âliye-i milliye : millî yüce meyiller, eğilimler
nefh-i sûr-u İsrâfil : ölümün ardından topyekun diriliş için Hz. İsrafil’in sûra üflemesi
neşvünemâ : büyüme ve gelişme
niyet-i hâlisâne : samimî, ihlâslı niyet
rahm-ı mâder : ana rahmi
sadâ-yı hürriyet ve adalet : hürriyet ve adaletin sesi
sefahet : yasak zevk ve eğlencelere düşkünlük, ahmaklık
simâh : kulak deliği, kulak
sürur : mutluluk, sevinç
şeriat : Allah tarafından bildirilen hükümlerin hepsi
şeriat-ı garrâ : büyük ve parlak şeriat, İslâmiyet
şimendifer-i kanun-u şer’iye-i esasiye : şer’î anayasa treni
tabasbusat : dalkavukluklar, kendini küçülterek başkasına kendini beğendirmeye çalışmalar
tanin-endâz : çınlayan, tınlayan
tezyin etmek : süslemek
umum : bütün
âdâb-ı şeriat : şeriatın koyduğu edepler, terbiyeler
adalet : hak sahibine hakkını verme, haksızı terbiye etme ve cezalandırma
adem-i liyâkat : liyâkatsizlik, lâyık olmama
ahlâk-ı hasene : güzel ahlâk
amel etmek : iş görmek
burhan-ı bâhir : apaçık güçlü delil
câmi-i ahlâk-ı hasene : bütün güzel ahlâkı içine alan, kapsayan
cebr-i istibdat : baskı ve zulmün zorbalığı
cihet : yön
ebnâ-yı vatan : vatan evlâtları
esaret : esirlik
esaret-i rezile : aşağılık esirlik
fermân-ı mezuniyet : mezuniyet belgesi
fersah fersah : beş kilometre beş kilometre, çok hızlı (Fersah, yaklaşık 5 kilometrelik bir uzunluk ölçüsüdür.)
feyz-i iman : iman bereketi, imanın verdiği bolluk
fikren : düşünce olarak
hakikat-i İslâmiye : İslâmiyetin hakikatleri, gerçekleri
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
hevâ-i nefis : nefsin geçici, lüzumsuz istek ve arzuları; kabiliyet ve duyguları nefsin yasak arzu ve isteklerinin emrine verme
hükümfermâ : hüküm süren
hürriyet-i şer’iye : şeriatın belirlediği hürriyet
ihtar etmek : hatırlatmak, ikaz etmek
israfat : israflar, savurganlıklar
istibdat : baskı, zulüm
istidad : yetenek
istidad-ı fıtrî : yaratılıştan gelen istidat, doğal yetenek
ittibâ : tâbi olma, uyma
lezaiz-i nâmeşrûâ : İslâmın izin vermediği lezzetler, haram lezzetler
mahcur : malını kullanmaktan men edilmiş, mal üzerindeki tasarruf yetkisi elinden alınmış kimse
mebâdi : ilkeler, temeller, temel bilgiler
milel-i mütemeddine : medenileşmiş milletler
muşa’şa’ : parlayan
müddeâ : iddia edilen şey
mürâât-ı ahkâm : hükümlere riayet etme, uyma
müsabaka etmek : yarışmak
müsavat : eşitlik
müteaffin : kokuşmuş
neşvünemâ : gelişip büyüme, yetişme
sadr-ı evvel : İslâmın başlangıç devrindekiler, sahabeler
Sahabe-i Kiram : Şerefli Sahabeler; Peygamberimizi (a.s.m.) dünya gözüyle görüp onun yolundan gidenler
sahrâ-yı kebir : büyük çöl
sefahet : yasak zevk ve eğlencelere düşkünlük, ahmaklık
sefih : ahmak, beyinsiz; yasak zevk ve eğlencelere aşırı düşkün
serbestiyet : serbestlik
sû-i tefsir : kötü yorumlama
şiddet-i cû' : açlığın şiddeti
şimendifer : tren
tahakkuk : gerçekleşme
tayyetmek : atlamak; uzun mesafeleri kısa zamanda geçip gitmek
tecavüzat : tecavüzler, saldırılar
tefsir : yorumlamak, açıklamak
tekemmül-ü mebâdi : gelişip mükemmelleşmenin ilkeleri, temelleri, temel bilgileri
teshil : kolaylaştırma
vahşet : ilkellik
vahşet-engiz : korkunç, ürkütücü
zaman-ı kàsıra : kısa zaman
Yükleniyor...