Afyon Emniyet Müdürüne derim ki! Müdür Bey; Dünyada, eski zamandan beri görülmemiş bu derece kanunsuz ve mânâsız ve maslahatsız tecavüzler bana geldiği halde neden aldırmıyorsunuz?

Bir misali: Camiye, hâlî zamanda, cemaat hayrına sahip olmak için, bazı bir iki adamdan başka kimseyi yanıma kabul etmediğim halde, resmen “Kat’iyen camiye gitmeyeceksiniz” deyip, bu gurbette, hastalık ve ihtiyarlık ve yoksulluk içinde bu ihanet hangi kanunladır? Hangi maslahat var? Haberim olmadan, camiin hâlî bir yerinde iki üç tahta, bir kilimle beni üşütmemek fikriyle bir zatın yaptığı iki kişilik bir settare yüzünden, ehemmiyetli bir mesele şeklinde, hem bana, hem umum halka mânâsız telâş vermek hangi kanunladır? Hangi maslahat var? Soruyorum.

Bana bu ihanetleri yapanların hiçbir bahaneleri yoktur. Yalnız teveccüh-ü âmmeyi bahane edip, “Bu menfî adama neden hürmet ediyorsunuz?”

Ben de derim: Bütün dostlarım biliyorlar ki, ben şahsıma karşı hürmeti ve teveccüh-ü âmmeyi istemiyorum, reddediyorum. Benim hakkımda başkalarının hüsn-ü zannını kabul etmediğim halde, hangi kanun beni mesul eder ki, ihtiyarım ve rızam haricinde, başkasının hüsn-ü zannıyla bana ihanet ediliyor? Farz-ı muhal olarak, bu teveccüh-ü âmme hakikat de olsa, vatana, millete fâidesi var, zararı olmaz.

Hem eğer bir parçasını ben de kabul etsem, bu ihtiyarlık, hastalık, yoksulluk ve soğuk bir oda içerisinde, dehşetli bir haps-i münferitte, zarurî hizmetlerimi görmek için bir-iki insanın dostluğunu kabul etmekliğimde hangi fenalık var? Hangi kanun bunu men eder? Bir iki işçi çocuktan başka benimle temas ettirmemek hangi kanunladır? O işçi çocuklar her vakit bulunmadığı için, kendim işimi göremiyorum. Bu dehşetli vaziyeti, elbette bu memlekette inzibat ve hükûmet ve idare adamları nazar-ı ehemmiyete almak borçlarıdır. Cidden alâkadar eder diye size beyan ediyorum.
Emirdağında bir tecrid-i mutlakta
Said Nursî

• • •
Önceki Risale: ( 75 ) / Sonraki Risale: ( 77 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

settâre : dışarıdan gelecek soğuk veya olumsuz şeylerden koruyacak şekilde yapılan küçük kulübe
maslahat : fayda, gaye
ihanet : hakaret, aşağılama
teveccüh-ü âmme : herkesin ilgisi ve sevgisi
menfî : sürgün; yabancı bir yerde mecburî ikâmete tabi tutulan kişi
hüsn-ü zan : güzel düşünce
mesul etme : sorumlu tutma
ihtiyar ve rıza : serbest bir şekilde ve kendi istediği tarzda hareket edebilme
haricinde : dışında
farz-ı muhal : olmayacak bir şeyi varmış gibi düşünme, varsayma
hakikat : asıl, gerçek, doğru
haps-i münferit : tek başına hapis, hücre hapsi
zarurî : zorunlu, gerekli
vaziyet : durum
inzibat : âsâyiş, düzen
nazar-ı ehemmiyet : önem vererek bakma
alâkadar : alâkalı, ilgili
beyan : açıklama, izah
tecrid-i mutlak : bütün insanlardan tamamen soyutlanmak
aziz : çok değerli, izzetli, saygın
sıddık : çok doğru ve sadık
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
hadsiz : sınırsız
ulema : âlimler
binâen : –dayanarak, dolayı
umum : bütün
faal : çalışkan, hareketli
şakirt : öğrenci, talebe
Yükleniyor...