Bu Hutbe-i Şâmiye eseri, Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin otuz beş yaşında iken, Şam’da, Şam ulemasının ısrarı üzerine Câmi-i Emevîde irad ettiği bir hutbedir. Çok büyük bir ehemmiyeti haiz olması hasebiyle, o zaman Şam’da bir hafta içinde iki defa tab edilmiştir. Bilâhare müellif Bediüzzaman Said Nursî tarafından tercümesi neşredilmiştir.
Arabî Hutbe-i Şâmiye’nin Mukaddemesidir.

2

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

1

وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ



3

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا


Aziz, sıddık kardeşlerim; Kırk sene evvel Şam’daki Cami-i Emevîde, Şam ulemasının ısrarıyla, içinde yüz ehl-i ilim bulunan on bin adama yakın bir azîm cemaate verilen bu Arabî ders risalesindeki hakikatleri, bir hiss-i kablelvuku ile Eski Said hissetmiş, kemâl-i kat’iyetle müjdeler vermiş ve pek yakın bir zamanda o hakikatler görünecek zannetmiş. Hâlbuki iki harb-i umumî ve yirmi beş sene bir istibdad-ı mutlak, o hiss-i kablelvukuun kırk-elli sene tehirine sebep olmuş; ve şimdi o zamandaki verdiği haberlerin aynen tezahürleri âlem-i İslâmiyette başlamış. Demek, bu pek ehemmiyetli ders, zamanı geçmiş eski bir hutbe değil, belki doğrudan doğruya, 1327’ye (Rumî 1911) bedel 1371’de ve Cami-i Emevî yerine âlem i İslâm camiinde, üç yüz yetmiş milyon bir cemaate hakikatli ve taze bir ders-i içtimaî ve İslâmîdir diye, tercümesini neşretmek zamanıdır tahmin ederim.
Said Nursî

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.
2 : “Hiçbirşey yoktur ki Allah’ı hamd ile tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 17:44.
3 : Allah’ın selâmı üzerinize olsun.
| Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem-i İslâm/âlem-i İslâmiyet : İslâm dünyası (bk. a-l-m; s-l-m)
Arabî : Arapça
azîm : büyük, yüce (bk. a-ẓ-m)
aziz : çok değerli, izzetli, saygın (bk. a-z-z)
bedel : karşılık
bilâhare : daha sonra
Cami-i Emevî : Şam’daki Emevi Camii (bk. bilgiler – Câmiü’l-Emevî)
cemaat : namazı beraber kılan topluluk (bk. c-m-a)
ders-i içtimaî ve İslâmî : sosyal hayat ve İslâm dini hakkında verilen ders (bk. c-m-a; s-l-m)
ehl-i ilim : ilim ehli, âlimler (bk. a-l-m)
haiz : sahip olma
hakikat : doğru gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
hasebiyle : cihetiyle, yönüyle, dolayısıyla
hiss-i kablelvuku : birşeyi olmadan önce hissetme duygusu
hutbe : İlâhî emir ve yasakları cemaate açıklamak ve hatırlatmak üzere söylenen söz, hitabe (bk. ḫ-t-b)
Hutbe-i Şâmiye : Üstad Bediüzzaman’ın Şam’daki Emeviye Camiinde verdiği hutbe (bk. bilgiler – Câmiü’l-Emevî)
iki harb-i umumî : iki dünya savaşı; Birinci ve İkinci Dünya Savaşları
irad etme : sunma, söyleme
istibdad-ı mutlak : tamamıyla baskıya dayalı yönetim, mutlak diktatörlük (bk. ṭ-l-ḳ)
kemâl-i kat'iyet : tam bir kesinlik
mukaddeme : ilk söz, başlangıç, giriş
müellif : bir kitabı telif eden, yazan
neşretme : yayınlama
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
sıddık : çok doğru; sadakatle bağlı olan (bk. ṣ-d-ḳ)
tab edilme : bir kitabın matbaada basılması (bk. ṭ-b-a)
tehir : erteleme, sonraya bırakma
tezahür : belirme, ortaya çıkma (bk. ẓ-h-r)
ulema : âlimler (bk. a-l-m)
Yükleniyor...