Ve 1

يَسْتَحِبُّونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا

âyetinin işaretiyle, bu zamanda âhiretin elmas gibi nimetlerini, lezzetlerini bildiği halde, dünyevî kırılacak şişe parçalarını onlara tercih etmek, ehl-i iman iken ehl-i dalâlete o hubb-u dünya ve o sır için tâbi olmak tehlikesinden kurtarmanın çare-i yegânesi, dünyada dahi cehennem azabı gibi elemleri göstermekle olur ki, Risale-i Nur o meslekten gidiyor. Yoksa, bu zamandaki küfr-ü mutlakın ve fenden gelen dalâletin ve sefahetteki tiryakiliğin inadı karşısında, Cenâb-ı Hakkı tanıttırdıktan sonra ve Cehennemin vücudunu ispat ile ve onun azabıyla insanları fenalıktan, seyyiattan vazgeçirmek yoluyla ondan, belki de yirmiden birisi ders alabilir. Ders aldıktan sonra da, “Cenâb-ı Hak Gafûrü’r-Rahîmdir, hem Cehennem pek uzaktır” der, yine sefahetine devam edebilir. Kalbi, ruhu hissiyatına mağlûp olur.

İşte, Risale-i Nur ekser muvazeneleriyle küfür ve dalâletin dünyadaki elîm ve ürkütücü neticelerini göstermekle, en muannid ve nefisperest insanları dahi o menhus, gayr-ı meşru lezzetlerden ve sefahetlerden bir nefret verip, aklı başında olanları tevbeye sevkeder. O muvazenelerden, Altıncı, Yedinci, Sekizinci Sözlerdeki kısa muvazeneler ve Otuz İkinci Sözün Üçüncü Mevkıfındaki uzun muvazene, en sefih ve dalâlette giden adamı da ürkütüyor, dersini kabul ettiriyor. Meselâ, Âyet-i Nurda, seyahat-i hayaliye ile hakikat olarak gördüğüm vaziyetleri gayet kısaca işaret edeceğiz. Tafsilini isteyen Sikke-i Gaybiyenin âhirine baksın.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Onlar dünya hayatını seve seve (ahirete) tercih ederler.” İbrahim Sûresi, 14:3.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhir : son
âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki hayat
âyet : Kur’ân’ın her bir cümlesi
Âyet-i Nur : Kur’ân’ın 24. sûresi olan Nur Sûresinin 35. âyeti
azap : büyük sıkıntı, eziyet, acı
bîçare : çaresiz, zavallı
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
çare-i yegâne : tek çare
dalâlet : hak ve doğru yoldan ayrılma; sapkınlık (bk. ḍ-l-l)
dünyevî : dünya hayatıyla ilgili, dünyaya ait
ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapan kimseler, sapkınlar (bk. ḍ-l-l)
ehl-i iman : Allah’a ve Allah’tan geldiği kesin olan herşeye inanan kimseler, mü’minler (bk. e-m-n)
ekser : birçok
elem : acı, keder, sıkıntı
elîm : acı ve sıkıntı veren
fen : bilim; gözlem ve tecrübeye dayalı bilimsel disiplinler
fenalık : kötülük
Gafûrü’r-Rahîm : kullarının günahlarını çok bağışlayan ve kullarına özel rahmet, merhamet ve şefkat gösteren Allah (bk. ğ-f-r; r-ḥ-m)
gayr-ı meşru : helâl olmayan, dine aykırı (bk. ş-r-a)
hakikat : asıl, gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
hissiyat : hisler, duygular
hubb-u dünya : dünya sevgisi; dünyanın geçici yüzünü sevme (bk. ḥ-b-b)
küfr-ü mutlak : tam bir küfür, hiçbir kutsal değere inanmama şeklindeki dinsizlik (bk. k-f-r; ṭ-l-ḳ)
küfür : Allah’ı veya Allah’ın bildirdiği kesin olan birşeyi inkâr; inanmama, kabul etmeme (bk. k-f-r)
mağlup etme : yenme
mağlup olma : yenilme
menhus : uğursuz
mevkıf : bölüm, kısım
muannid : inatçı
muvazene : iki şeyi karşılıklı olarak ölçme, dengeli bir şekilde değerlendirme (bk. v-z-n)
nefisperest : nefsin arzu ve isteklerine çok düşkün olan (bk. n-f-s)
sefahet : yasak zevk ve eğlenceye düşkünlük, savurgan davranma, yararı zararı fark edememe
sefih : yasak zevk ve eğlencelere aşırı düşkün olan; savurgan davranan; yararı zararı fark edemeyen
sevketme : yönlendirme
seyahat-i hayaliye : hayalî yolculuk
seyyiat : günahlar, kötülükler
Sikke-i Gaybiye : Risale-i Nur Külliyatı’ndan bir eser adı; Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî
tâbi olmak : bağlı olmak, uymak
tafsil : ayrıntılı olarak açıklama
tevbe : pişmanlık duyarak günahtan dönüş
tiryakilik : bağımlılık
vücud : varlık (bk. v-c-d)
Yükleniyor...