1 اُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ bu cümle, 2 فَاتَّقُوا ile 3 اِنْ لَمْ تَفْعَلُوا cümleleri arasındaki lüzumu izah eder ve kararlaştırır. Yani, şu ateş azabı, Kur’ân’a imtisal etmeyen kâfirlere hazırlanmıştır. Hem bu ateş, tufan ve sair musibetler gibi iyi-kötü bütün insanlara şâmil musibetlerden değildir. Ancak bu musibeti celb eden, küfürdür. Bu belâdan kurtuluş çaresi, ancak Kur’ân-ı Kerime imtisaldir.

Mazi sigasıyla zikredilen 4 اُعِدَّتْ kelimesi, Cehennemin el’an mahlûk ve mevcut olup, Ehl-i İ’tizalin bilâhare vücuda geleceğine zehapları gibi olmadığına işarettir.

Ey arkadaş! Ateş unsuru, kâinatın bütün kısımlarını istilâ etmiş pek büyük bir unsurdur. Bir damar gibi kâinatın yaratılışından başlayarak her tarafa dal budak salıp gelen şu şecere-i nâriyeye nazar-ı hikmetle dikkat edilirse, bu şecerenin başında, yani sonunda büyük bir meyvenin bulunduğu anlaşılır. Evet, toprağın içinde büyük ve uzun bir damarı gören adam, o damarın başında kavun gibi bir meyvenin bulunduğunu zannetmesi gibi, âlemin her tarafında damarları bulunan şu şecere-i nâriyenin de Cehennem gibi bir meyvesinin bulunduğuna bilhads, yani sür’at-i intikal ile hükmedebilir.

S - Cehennem şimdi mevcut olduğu takdirde, yeri nerededir?

C - Biz Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat, el’an Cehennemin vücuduna itikad ediyoruz, ama yerini tayin edemiyoruz.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Kâfirler için hazırlanan.” Bakara Sûresi, 2:24.
2 : “Sakının.” Bakara Sûresi, 2:24.
3 : “Bunu yapamazsanız..” Bakara Sûresi, 2:24.
4 : Hazırlandı.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 21-22. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 25. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

arzın tahtı : yerin altı
azab : acı, sıkıntı
bilâhare : daha sonra
bilhads : derhal, süratle kavrama, sezme ve anlama
binaen : -dayanarak
celb etme : çekme
ehl-i i’tizâl : Mûtezile mezhebinin mensupları
Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat : Hz. Muhammed’in (a.s.m.) sünnetine uyan, onun yolundan giden büyük Müslüman topluluk
el’an : şimdi, şu an
hadîs : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranış
hararet : sıcaklık
imtisal : emre uyma, boyun eğme
istilâ etmek : kuşatmak, kapsamak
itikad etmek : inanmak
izah : açıklama
kâfir : Allah’ı veya Allah’ın bildirdiği kesin olan şeylerden birini inkâr eden kimse
kâinat : evren, yaratılmış herşey
keza : bunun gibi
küre : yer küre
mahlûk : yaratık, yaratılmış
mazi sigası : gr. geçmiş zaman kipi, kalıbı
musibet : belâ, felaket
nazaran : –göre
nazar-ı hikmet : hikmet bakışı
sair : diğer, başka
sür’at-i intikal : hızla bir durumdan diğer duruma geçerek anlama ve kavrama
şâmil : içine alan, kapsayan
şecere : ağaç
şecere-i nâriye : bir ağacın dalları gibi kâinatın her yerine yayılmış olan ateş
tahtel-arz : yer altı
tayin etmek : belirlemek
tufan : büyük su baskını
unsur : madde
vücuda gelmek : var olmak, meydana gelmek
zahir : görünen, açıkça ortada olan, bir şeyin dış yüzü
zehap : gitme; bir düşünce ve fikire sahip olma
Yükleniyor...