Evet, madem ki bu âlem, nev-i beşerin imtihan meydanıdır ve müsabaka yeridir. İyilikle kötülüğün birbirinden tefrik edilemeyecek derecede muhtelit ve karışık olmaları lâzımdır ki, insanların dereceleri tezahür etsin. İmtihan ve tecrübe zamanları bittikten sonra, kötü insanlar;
1 وَامْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ “Ey mücrimler, bir tarafa çekiliniz!” diye olan tüy ürpertici, sâika-vâri, şiddetli emr-i İlâhîye mâruz kalacakları gibi, iyi insanlar da 2 فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَ “Daimî kalmak üzere Cennete giriniz” diye olan Cenâb-ı Hakkın mün’imane, şefîkane, lütufkârâne emirlerine mazhar olacaklardır.

İnsanlar bu iki kısma ayrıldıktan sonra, kâinat da tasfiye ameliyatına uğrayacak; kötülüğü, şerri, zararı tevlid eden maddelerin bir tarafa çekilmesiyle Cehennemin; iyiliği, hayrı, nef’i doğuran maddelerin de diğer tarafa çekilmesiyle Cennetin teçhizatları ikmal edilecektir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Yâsin Sûresi, 36:59.
2 : Zümer Sûresi, 39:73.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 23-24. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 26-27. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ameliyât : muâmeleler, işler, operasyonlar
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan, sonsuz şeref ve azamet sahibi yüce Allah
emr-i İlâhi : Allah’ın emri
ikmâl edilme : tamamlanma
kâinat : evren, yaratılmış herşey
lütufkârâne : lütfederek, ihsanda bulunarak
mâruz kalma : uğrama, tesirinde kalma
mazhar olma : nail olma, erişme
muhtelit : karışık
mücrim : günahkâr, suçlu
mün’imane : nimet verene, ihsan edene yakışır bir şekilde
nef’ : fayda
sâika-vâri : gök gürültüsü, yıldırım gibi
şefîkane : şefkatlice, merhametli olarak
şer : kötülük
tasfiye : temizleme, arındırma
tecrübe : deneme
teçhizat : cihazlar, malzemeler, donanım
tefrik etmek : ayırt etmek, fark etmek
tevlid etme : doğurma, meydana getirme
tezahür etme : belirme, ortaya çıkma
Yükleniyor...