Üçüncü maksadın vech-i in’ikâsı: Meşhur bir kaidedir ki, bir vâhid çoğalsa, teselsül eder, gittikçe gider, bir yerde durmaz. Fakat çoklar ve kesir olanlar ittihad etse, kuvvetlenir, istikrar peyda eder, yerinde kalır, daha değişmez. Demek, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm, hâtemü’l-enbiyadır. Mefhum-u muhalifiyle işmam eder ki, ondan sonra peygamber gelmez; hâtemiyetine hâtem ve imza basar.

Dördüncü maksadın veçh-i in’ikâsı: 1 مِنْ قَبْلِكَ kelimesinin ifade ettiği gibi, Hazret-i Muhammed (a.s.m.), onların halefidir ve onlar, tamamen o hazretin selefleridir. Binaenaleyh, halefin, selefe ait vazifeyi tamamıyla üzerine alarak onların yerine kaim olması, o hazretin bütün seleflerine nâip ve bütün ümmetlerine resul olduğunu iktiza eder.

Evet, bu kaide, hükmüne uygun fıtrî bir kaidedir. Zira, Zaman-ı Saadetten evvel insan âleminin ihtiva ettiği ümmetler, milletler arasında maddeten ve mânen, istidaden ve terbiyeten pek muhtelif ve geniş mesafeler vardı. Bunun içindi ki, terbiye-i vâhide ve dâvet-i münferide kâfi gelmiyordu. Vakta ki âlem-i insaniyet Zaman-ı Saadetin şems-i saadetiyle uyandı ve müdavele-i efkâr ile, an’anelerinin terkiyle, tebdiliyle ve kavimlerin birbirine ihtilâtlarıyla ittihada meyil gösterdi ve aralarında münakale ve muhabere başladı; hattâ küre-i arz bir memleket, belki bir vilâyet, belki bir köy gibi oldu; bir dâvet ve bir nübüvvet umum insanlara kâfi görüldü.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Sende önce
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 3. âyetin Tefsiri / Sonraki Risale: 5. âyetin Tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

alelekser : çoğunlukla, genellikle
âlem : dünya
âlem-i insaniyet : insanlık âlemi, dünyası
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
an’ane : gelenek
binaenaleyh : bundan dolayı, bunun üzerine
dâvet-i münferide : tek bir dâvet, çağrı
ekmel-i enbiya : peygamberlerin en mükemmeli
fıtrî : tabii, doğal
halef : sonraki, sonra gelen, birinin yerine geçen
hâtem : mühür
hâtemiyet : son olma
Hâtemü’l-Enbiyâ : peygamberlerin sonuncusu olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
hazret : saygıdeğer mübarek; burada peygamberimiz (a.s.m.) kastedilir
ihtilât : birbirinin içine girip karışma
ihtiva etmek : kapsamak, içine almak
iktiza etmek : gerekli kılmak
istidaden : kabiliyet, yetenek olarak
istikrar : yerleşme, karar kılma
işmam : hissettirme, çıtlatma, kokusunu hissettirme
ittihad : birleşme
kâfi : yeterli
kaide : kural, prensip
kaim olmak : makam ve görevi üstlenmek
kavim : millet, halk
kesir : çok
küre-i arz : yerküre, dünya
mânen : mânevî olarak
Mefhum-u muhalif : zıt anlam, ters mânâ
muhabere : haberleşme
muhtelif : farklı
müdavele-i efkâr : fikirlerin dolaşımı, aktarımı, karşılıklı fikir alışverişinde bulunma
münakale : karşılıklı iletişim, etkileşim, alış-veriş
nâip : başkasının yerine geçip onun işini yürüten, yerine getiren
nübüvvet : peygamberlik
peyda etme : kazanma
resul : peygamber
selef : önceki, önce gelen
şems-i saadet : mutluluk güneşi
tebdil : değiştirme
terbiye-i vâhide : tek bir terbiye ve eğitim
terbiyeten : eğitim, yetişme itibariyle
teselsül etme : zincirleme uzayıp gitme
tezahür etme : ortaya çıkma, meydana çıkma
umum : bütün
vâhid : bir
vakta : ne zaman ki
vech-i in’ikâs : aksetme, yansıma yönü
vilâyet : il, şehir
zaman-ı Saadet : Peygamberimizin (a.s.m.) yaşadığı dönem, mutluluk asrı
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...