هُوَ الْمِسْكُ مَا كَرَّرْتَهُ يَتَضَوَّعُ 1
Ezcümle: 2 بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ gibi âyetlerde bulunan ukde-i hayatiye ve nuranî esaslar, tekerrür ettikçe iştihaları açar; misk gibi, karıştırıldıkça kokar. Demek tekerrür zannedilen, hakikatte tekerrür değildir. Ancak 3 وَاُتُوا بِهِ مُتَشَابِهًا kabilinden, o ayrı ayrı hikmetleri, nükteleri, gayeleri ifade eden tekrarlı kelâmlar, yalnız ibarece, lâfızca birbirine benzedikleri için tekrar zannedilir. Hattâ kıssa-i Mûsâ, çok meziyetleri ve hikmetleri müştemildir. Her makamda o makama münasip bir vecihle zikredilmesi, ayn-ı belâgattir.

Evet, Kur’ân-ı Azîmüşşan, o kıssa-i meşhureyi, gümüş iken, yed-i beyzâsına alarak altın şekline ifrağıyla öyle bir nakş-ı belâgate mazhar etmiştir ki, bütün ehl-i belâgat, onun belâgatine hayran olmuşlar, secdeye varmışlardır.

Ve keza, teyemmün, teberrük ve istiane gibi çok vecihleri hâvi; ve tevhid, tenzih, senâ, celâl ve cemal ve ihsan gibi çok makamları tazammun; ve tevhid ve nübüvvet, haşir ve adalet gibi makasıd-ı erbaaya işaret eden besmele, zikredilen yerlerin herbirisinde bu vecihlerden, bu makamlardan biri itibarıyla zikredilmiş ve edilmektedir. Maahâza, hangi sûrede tekerrür varsa, o sûrenin ruhuyla münasip olan bir vecih bizzat kasdedilmekle öteki vecihlerin istitradî ve tebeî zikirleri, belâgate münafi değildir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : O misk gibidir, karıştırıldıkça kokususu yayılır.
2 : Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.
3 : “(Cennet ehline) Rızıkları birbirine benzer şekilde kendilerine sunulur.” Bakara Sûresi, 2:25.
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adalet : İslâmiyetin gösterdiği doğru yol, orta ve dengeli yol; hak sahibine hakkını verme, haksızı terbiye etme ve cezalandırma
ayn-ı belâgat : belâgatın ta kendisi
belâğat : sözün düzgün, kusursuz, hâlin ve makamın icabına göre yerinde söylenmesi
besmele : Bismillâhirrahmânirrahîm (Rahman ve Rahim olan olan Allah’ın adıyla) cümlesinin kısaltılmış şekli
celâl : haşmet, büyüklük, yücelik,
cemâl : sonsuz güzellik
ehl-i belâgat : belâgatçılar
ezcümle : örneğin, meselâ
hakikatte : gerçekte
haşr : öldükten sonra âhirette tekrar diriltilip Allah’ın huzurunda toplanma
hâvi : içeren
hikmet : İlâhî gaye, maksat ve sır
ibare : yazılı metin, ifade
ifrağ : bir kalıba dökme, şekil verme
ihsan : lütuf, bağış, ikram
istiane : yardım dileme
istitradî : asli mevzudan olmayan, parantez içi
iştiha : istek, arzu
itibarıyla : özelliğiyle, bakımından
kabilinden : türünden, çeşidinden
kasdedilme : istenilme
kelâm : söz, ifade
keza : yine, bunun gibi
kıssa-i meşhure : meşhur kıssa
kıssa-i Mûsâ (a.s.) : Hz. Mûsâ’nın (a.s.) kıssası
Kur’ân-ı Azimüşşân : şânı yüce olan Kur’ân
lâfız : söz, kelime
maahâza : bununla beraber, böyle olmakla birlikte
makam : mevki, derece, konum
makasıd-ı erbaa : dört maksat ve gaye; tevhid, nübüvvet, haşir ve adalet olmak üzere Kur’ân’ın gözettiği dört temel maksat
mazhar etme : eriştirme, kavuşturma
meziyet : üstün özellik
misk : güzel koku
münafi : aykırı
müştemil : kapsayan, içine alan
nakş-ı belâgat : belâgat nakşı
nuranî : nurlu, parlak
nübüvvet : peygamberlik, elçilik
ruh : hayat kaynağı, cevher
senâ : övme, yüceltme
sûre : Kur’ân’ın yüz on dört bölümünden herbiri
tazammun : içerme, kapsama
tebeî : dolaylı, tabi olan
teberrük : bereketli ve mübarek addetme
tekerrür : tekrarlanma
tenzih : her türlü noksan ve çirkinliklerden arındırarak yüce tutma
tevhid : birleme; herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanma
teyemmün : saadet ve huzur vesilesi sayma, bereket dileme
ukde-i hayatiye : hayat düğümü, çekirdeği
vecih : yön
yed-i beyzâ : beyaz, parlak el; burada mecaz olarak Kur’ân’ın mu’cizeli yapısı kastedilmiştir
Yükleniyor...