Halbuki, insan, fıtratındaki zulüm damarıyla, şeytanın telkiniyle, bir zâtın yüz hasenâtını birtek seyyie yüzünden unutur, mü’min kardeşine adâvet eder, günahlara girer. Nasıl bir sinek kanadı göz üstüne bırakılsa bir dağı setreder, göstermez. Öyle de, insan, garaz damarıyla, sinek kanadı kadar bir seyyie ile dağ gibi hasenâtı örter, unutur, mü’min kardeşine adâvet eder, insanların hayat-ı içtimaiyesinde bir fesat âleti olur.

Şeytanın bu desisesine benzer diğer bir desise ile, insanın selâmet-i fikrini ifsad ediyor, hakaik-i imaniyeye karşı sıhhat-ı muhakemeyi bozuyor ve istikamet-i fikriyeyi ihlâl ediyor. Şöyle ki:

Bir hakikat-i imaniyeye dair yüzer delâil-i ispatiyenin hükmünü, nefyine delâlet eden bir emâre ile kırmak ister. Halbuki, kaide-i mukarreredir ki, “Bir ispat edici, çok nefyedicilere tereccuh ediyor.” Bir dâvâya müsbit bir şahidin hükmü, yüz nâfîlere râcih olur. Bu hakikate bu temsil ile bak. Şöyle ki:

Bir saray, yüzer kapalı kapıları var. Birtek kapı açılmasıyla o saraya girilebilir, öteki kapılar da açılır. Eğer bütün kapılar açık olsa, bir iki tanesi kapansa, o saraya girilemeyeceği söylenemez.

İşte, hakaik-i imaniye o saraydır. Herbir delil, bir anahtardır; ispat ediyor, kapıyı açıyor. Birtek kapının kapalı kalmasıyla o hakaik-i imaniyeden vazgeçilmez ve inkâr edilemez. Şeytan ise, bazı esbaba binaen, ya gaflet veya cehalet vasıtasıyla kapalı kalmış olan bir kapıyı gösterir; ispat edici bütün delilleri nazardan iskat ediyor. “İşte bu saraya girilmez. Belki saray değildir, içinde birşey yoktur” der, kandırır.

İşte, ey şeytanın desiselerine müptelâ olan biçare insan! Hayat-ı diniye, hayat-ı şahsiye ve hayat-ı içtimaiyenin selâmetini dilersen ve sıhhat-i fikir ve istikamet-i nazar ve selâmet-i kalb istersen, muhkemât-ı Kur’âniyenin mizanlarıyla ve Sünnet-i Seniyyenin terazileriyle a’mâl ve hâtırâtını tart. Ve Kur’ân’ı ve Sünnet-i Seniyyeyi daima rehber yap. Ve 1 اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ de, Cenâb-ı Hakka ilticada bulun.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On İkinci Lem'a / Sonraki Risale: On Dördüncü Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

a’mâl : davranışlar, işler
adâvet : düşmanlık
biçare : çaresiz
binaen : dayanarak
cehalet : cahillik
delâil-i ispat : ispat delilleri
delâlet eden : delil olan, işaret eden
desise : hile, aldatma
emâre : belirti, işaret
esbab : sebepler
fesat : bozgunculuk
fıtrat : yaratılış
gaflet : Allah’ın emir ve yasaklarına duyarsız davranma hâli
garaz : kötü kasıt
hakaik-i imaniye : iman hakikatleri
hakikat : gerçek
hakikat-i imaniye : iman hakikati
hasenât : iyilikler, sevaplar
hâtırât : hatıralar, düşünceler
hayat-ı diniye : dine ait hayat
hayat-ı içtimaiye : toplumsal hayat
hayat-ı şahsiye : kişisel hayat
hüküm : karar
ifsad etmek : bozmak
ihlâl etmek : bozmak
istikamet-i fikriye : doğru ve istikametli düşünebilme
istikamet-i nazar : doğru görüş
kaide-i mukarrere : kesin olarak kabul edilen kural
mizan : ölçü, denge
muhkemât-ı Kur’âniye : Kur’ân’daki sarsılmaz hükümler
mü’min : Allah’a inanan
müptelâ : bağımlı, düşkün
müsbit : ispat edici
nâfî : nefyeden, inkâr eden
nazardan iskat etmek : gözden düşmek
nefy : inkar
râcih : üstün olan, tercih edilen
selâmet : esenlik, güvende olma
selâmet-i fikir : fikrin selâmeti, sağlıklı düşünce
selâmet-i kalb : kalp huzuru, rahatlığı
setretme : örtme
seyyie : kötülük, günah
sıhhat-ı muhakeme : sağlıklı değerlendirme, hüküm verme
sıhhat-i fikir : sağlıklı düşünce
Sünnet-i Seniyye : Peygamberimizin söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler
telkin : öğüt verme
temsil : analoji, bir bilinmeyeni bilinen bir şeyle kıyaslayarak açıklama
tereccuh etmek : üstün gelmek
vasıta : araç
zât : kişi
zulüm : haksızlık
Yükleniyor...