Ehl-i dalâletin cinayetleri o kadar büyüktür ki, kısacık hayat-ı dünyeviyeye cezaları sığışmadığından, mukteza-yı adalet olarak, âlem-i bekàdaki Mahkeme-i Kübrâya havale edildiği için, ekseriyetle burada cezaya çarpılmıyorlar.

İşte, hadis-i şerifte 1 اَلدُّنْيَا سِجْنُ الْمُؤْمِنِ وَجَنَّةُ الْكَافِرِ mezkûr hakikate dahi işaret ediyor. Yani, dünyada şu mü’min, kısmen kusurâtından cezasını gördüğü için, dünya onun hakkında bir dâr-ı cezadır. Dünya, onların saadetli âhiretlerine nisbeten bir zindan ve cehennemdir. Ve kâfirler, madem Cehennemden çıkmayacaklar; 2 hasenatlarının mükâfatlarını kısmen dünyada gördükleri ve büyük seyyiatları tehir edildiği cihetle, onların âhiretine nisbeten dünya cennetleridir. Yoksa, mü’min bu dünyada dahi kâfirden mânen ve hakikat nokta-i nazarında çok ziyade mes’uttur. Adeta mü’minin imanı, mü’minin ruhunda bir cennet-i mâneviye hükmüne geçiyor; kâfirin küfrü, kâfirin mahiyetinde mânevî bir cehennemi ateşlendiriyor.

سُبْحَانَكَ لاَعِلْمَ لَنَاۤ اِلاَّ مَاعَلَّمْتَنَاۤ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ 3

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Dünya mü’minin zindanı, kâfirin Cennetidir.” Müslim, Zühd: 1; Tirmizî, Zühd: 16; İbni Mâce, Zühd: 3; Müsned, 2:197, 323, 389, 485.
2 : bk. Bakara Sûresi, 2:39, 81, 162, 217, 257, 275; Nisâ Sûresi, 4:14, 169; Mâide Sûresi, 5:37, 80.
3 : “Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Sensin.” Bakara Sûresi, 2:32.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Dokuzuncu Lem'a / Sonraki Risale: On Birinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhiret : öldükten sonraki hayat
âlem-i bekà : devamlı ve kalıcı olan âhiret âlemi
cennet-i mâneviye : manevî cennet
cihet : taraf, yön
dâr-ı ceza : iyi veya kötü işlerin karşılığının verildiği ceza ve mükafat yeri
ekseriyetle : çoğunlukla
hadis-i şerif : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranış
hakikat : doğru gerçek
hasenat : iyi ameller, hayırlar
havale etmek : bir işi başka birine bırakmak
hayat-ı dünyeviye : dünya hayatı
kâfir : Allah'ı veya Allah’ın bildirdiği kesin olan birşeyi inkâr eden kimse
kusurât : kusurlar
küfür : inkâr, inançsızlık
mahiyet : asıl, esas, nitelik
Mahkeme-i Kübrâ : âhirette Allah’ın huzurunda kurulacak olan büyük mahkeme
mânen : mânevî olarak
mes’ut : mutlu
mezkûr : adı geçen
mukteza-yı adalet : adaletin gereği
mü’min : Allah’a inanan
mükâfat : ödül
nisbeten : kıyasla
nokta-i nazar : bakış açısı
saadet : mutluluk
seyyiat : günahlar, kötülükler
tehir edilme : ertelenme
ziyade : çok
Yükleniyor...