ÜÇÜNCÜ SİKKE: İnsanın yüzünde... Belki insanın yüzü öyle bir sikke-i ehadiyettir ki, Âdem zamanından tâ kıyamete kadar gelmiş ve gelecek bütün efrad-ı insaniye birden nazar-ı mütalâasında bulunmayan; ve herbirine karşı o tek yüzde birer alâmet-i farika koymayan ve o küçük yüzde hadsiz alâmet-i farika bırakmayan bir sebep, birtek insanın yüzündeki hâtem-i vahdâniyete icad cihetiyle el uzatamaz.

Evet, insanın yüzüne o sikkeyi koyan Zat, elbette bütün efrad-ı insaniye nazar-ı şuhudunda ve daire-i ilmindedir ki, herbir insanın siması göz, kulak, ağız gibi âzâ-yı esasîde birbirine benzediği halde, birer alâmet-i farika ile hiçbirisine tamam benzemez.

Nasıl ki o simada göz, kulak gibi âzâların umum efradında birbirine benzemesi, o nev-i insanın Sânii bir ve vâhid olduğuna şehadet eden bir sikke-i tevhiddir; öyle de, hukuk-u insaniyenin muhafazası için sair envâın fevkinde olarak o simalarda birbirine iltibas olmamak ve birbirinden tefriki için, hikmetli pek çok alâmet-i farika ile iftirakları, o Sâni-i Vâhidin iradesini, ihtiyarını ve meşietini göstermekle beraber, ayrı ve çok dakik bir sikke-i ehadiyet oluyor ki, bütün insanları, hayvanları, belki kâinatı halk etmeyen bir zat, bir sebep, o sikkeyi koyamaz.

İKİNCİ İŞARET

Kâinatın âlemleri, envâları ve unsurları öyle birbiri içine girift olarak girmiştir ki, kâinatın heyet-i mecmuasına mâlik olmayan bir sebep, hiçbir nev’ine, hiçbir unsuruna hakikî tasarruf edemez. Adeta ism-i Ferdin cilve-i vahdeti, bütün kâinatı bir vahdet içine almış, herşey o vahdeti ilân ediyor.

Meselâ, bu kâinatın lâmbası olan güneşin bir olması, umum kâinat birinin olmasına işaret ettiği gibi; zîhayatların çevik ve çalak hizmetçileri olan hava unsuru bir olması; ve aşçıları olan ateş bir olması...
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Üçüncü Nükte / Sonraki Risale: Beşinci Nükte
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

alâmet-i farika : ayırt edici işaret
âlem : dünya,
âzâ : uzuvlar, organlar
âzâ-yı esasî : temel organlar
cihet : şekil, yön
cilve-i vahdet : Allah’ın birliğinin yansıması, görünmesi
çevik ve çalâk : çok hızlı hareket eden, çalışkan ve hamarat olan
daire-i ilim : ilim dairesi
dakik : dikkatli, ince
efrad : fertler
efrad-ı insaniye : insan fertleri
envâ : türler, çeşitler
fevkinde : üstünde
girift : karmaşık, iç içe
hadsiz : sınırsız, sayısız
hakikî : gerçek anlamda
halk etmek : yaratmak
hukuk-u insaniye : insan hakları
icad etme : var etme
iftirak : ayrılma, dağılma
ihtiyar : dileme, istek, irade
iltibas olmamak : karışmamak
irade : dileme, tercih etme
ism-i Ferd : Allah’ın tek, eşi ve benzeri bulunmayan ve birliği herbir varlıkta görüldüğünü ifade eden ismi
kâinat : evren
kıyamet : dünyanın sonu, varlığın bozulup dağılması
mâlik : sahip
meşiet : istek, dileme
muhafaza : koruma, saklama
nazar-ı mütâlâa : inceleyerek bakma
nazar-ı şuhud : gören bakış
nev : tür, çeşit
nev-i insan : insan türü, insanlık
sair : başka, diğer
Sâni’ : herşeyi sanatlı bir şekilde yaratan Allah
Sâni-i Vâhid : tek olan ve herşeyi san’atlı yapan Allah
sikke : işaret, damga
sikke-i ehadiyet : herbir varlıkta Allah’ın birliğini gösteren mühür
sikke-i tevhid : Allah’ın birliğini gösteren işaret, damga
sima : yüz, görünüş
şehadet etmek : şahid olmak
tasarruf etmek : dilediği gibi kullanmak ve yönetmek
tefrik : ayırma
umum : bütün
unsur : madde, element
vahdet : birlik
vâhid : tek olan
zemin : yer
zîhayat : canlı
Yükleniyor...