لآ إِلٰهَ إِلاَّ اللّٰهُُ هُوَ السُّبُّوحُ القُدُّوسُ

لآ إِلٰهَ إِلاَّ اللّٰهُ هُوَ الْعَدْلُ الْحَكَمُ

لآ إِلٰهَ إِلاَّ اللّٰهُ هُوَ الفَرْدُ الصَّمَدُ

لآ إِلٰهَ إِلاَّ اللّٰهُ هُوَ النُّورُ الْهاٰدِى

HAŞİYE لآ إِلٰهَ إِلاَّ اللّٰهُ هُوَ الْمَعْرُوفُ لِكُلِّ الْعَارِفينَ

لآ إِلٰهَ إِلاَّ اللّٰهُ هُوَ الْمَعبُودُ الْحَقُّ لِكُلِّ الْعَابِدِينَ

لآ إِلٰهَ إِلاَّ اللّٰهُ هُوَ الْمَشْكُورُ لِكُلِّ الشَّاكِرِينَ

لآ إِلٰهَ إِلاَّ اللّٰهُ هُوَ الْمَذْكُورُ لكُلِّ الذَّاكِرِينَ

لآ إِلٰهَ إِلاَّ اللّٰهُ هُوَ الْمَحْمُودُ لِكُلِّ الْحَامِدِينَ

AÇIKLAMA

Allah’tan başka ilâh yok; Odur kâinatı ince hesaplarla yaratan, her varlığı yaşadığı şartlara uygun olarak donatıp bütün ihtiyaçlarını adaletle veren ve başkalarının hukukuna tecavüz eden varlıkları cezalandırıp iyilik yapanları da mükâfatlandıran Adl ve yaratacağı varlıklar hakkında küllî hüküm veren ve herşeyi o küllî hükmü gerçekleştirecek şekilde en münasip yerlere sevk eden Hakem.

Allah’tan başka ilâh yok; Odur kâinatın tamamına ve kâinatta bulunan her bir varlığa bizzat hükmeden ve Kendisinin hiçbir şekilde dengi ve benzeri olmayan Ferd ve kâinattaki herşey Kendisine muhtaç olduğu halde, Kendisi hiçbir şeye asla muhtaç olmayan Samed.

Allah’tan başka ilâh yok; Odur bütün nurlar Kendi nurunun zayıf bir gölgesi olan, her bir nur ve nurlu varlıklar Kendisinden feyiz alan Nûr ve yalnız Kendisi hidâyete erdiren ve kullarına maddî ve manevî zarar ve menfaatlerini bildirip doğru yolu gösteren Hâdî.

Allah’tan başka ilâh yok; Odur her ârif tarafından isimleri, sıfatları ve şuûnatı bilinen Mârûf. HAŞİYE

Allah’tan başka ilâh yok; Odur her âbid tarafından Kendisine itaat ve ibadet edilen hak Mâbud.

Allah’tan başka ilâh yok; Odur her şâkir tarafından sayısız nimetlerine karşı Kendisine şükredilen Meşkûr.

Allah’tan başka ilâh yok; Odur her zâkir tarafından zikredilip anılan Mezkûr.

Allah’tan başka ilâh yok; Odur her hâmid tarafından övgü, minnet ve şükürlerle hamdedilen Mahmûd.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : Hüve’l-Ma’rûfu likülli’l-ârifîn fıkrasından sonraki fıkraların meâli şudur ki: O İlâh-ı Vâhidi tanımak istiyorsan, bak: Bütün nev-i beşerde gelen âriflerin ayrı ayrı yollarla, delilleriyle tanıdıkları bir Mâruf var. İşte o Mâruf Odur. O İlâh-ı Vâhid, böyle had ve hesaba gelmez ehl-i marifet, had ve hesaba gelmez ayrı ayrı tarzda tanıdıkları bir Zâtın vücudu güneş gibi zâhir olur. Hem nev-i beşerdeki had ve hesaba gelmez âbidlerin birtek Mâbuda ibadet ettikleri ve o ibadetin karşısında mukabele-i mâneviye görmeleri ve münacat ve füyuzata mazhar olmaları, güneş gibi, o Mâbudun vücudunu muzaaf tevatürle gösteriyorlar. Ve hâkezâ, öteki fıkraları kıyas et.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Üçüncü Bab / Sonraki Risale: Beşinci Bab
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âbid : Allah’a ibadet eden, kul
ârif : bilgin
ehl-i marifet : Allah’ı bilme ve tanıma lütfuna eren kimseler
fıkra : bölüm, ifade
füyuzât : feyizler, mânevî bolluk ve bereketler
had ve hesaba gelmeme : sonsuz ve sınırsız olma
hâkezâ : böylece, bunun gibi
hâmid : hamd eden
Hüve'l-Ma'rûfu likülli'l-ârifîn : “O bütün bilginler tarafından bilinendir”
ibadet : Allah’a kulluk etme
İlâh-ı Vâhid : bir, tek ilâh; Allah
Mâbud : kendine ibadet edilen Allah
Mâruf : yarattıkları tarafından bilinen Allah
mazhar olma : erişme, elde etme
meâl : açıklama, anlam
mukabele-i mâneviye : mânevi karşılık
muzaaf : kat kat
münacat : dua, Allah’a yakarış
nev-i beşer : insanlar
şâkir : şükreden
tevatür : çeşitli kanallardan gelen ve doğruluğu kesin olarak kanıtlanan haber
vücud : varlık, var oluş
zâhir : açık, gözle görülür
zâkir : zikreden
Yükleniyor...