اَلْباَبُ الثَّانِى

(فِ (اَلْحَمْدُ ِللّٰهِ
HAŞİYE

..فِى هٰذَا الْباَبِ تِسْعُ نُقَاطٍ

اَلنُّقْطَةُ اْلاُولىٰ

.اَلْحَمْدُ ِللّٰهِ عَلٰى نِعْمَةِ اْلاِيمَانِ الْمُزِيلِ عَنَّا ظُلُمَاتِ الْجِهَاتِ السِّتَّ

.إذْ جِهَةُ الْمَاضِى فِى حُكْمِ يَمِينِناَ مُظْلِمَةٌ وَمُوحِشَةٌ بِكَوْنِهَا مَزَارًا أَكْبَرَ

وَبِنِعْمَةِ اْلاِيمَانِ تَزُولُ تِلْكَ الظُّلْمَةُ وَيَنْكَشِفُ الْمَزَارُ اْلاَكْبَرُ عَنْ مَجْلِسٍ مُنَوَّرٍ

AÇIKLAMA

İKİNCİ BAB HAŞİYE

Bu İkinci Bab, “Elhamdü lillâh” hakkındadır.

İkinci Bab ile tâbir edilen şu risalecikte "Elhamdü lillâh" cümlesini insanlara dedirten imanın sonsuz fayda ve nurlarından, yalnız dokuz tane beyan edilecektir.

Birinci nokta: Evvelâ iki şey ihtar edilecektir:

1. Felsefe, herşeyi çirkin, korkunç gösteren siyah bir gözlüktür. İman ise, herşeyi güzel, ünsiyetli gösteren şeffaf, berrak, nuranî bir gözlüktür.

2. Bütün mahlûkatla alâkadar ve herşeyle bir nevi alışverişi olan ve kendisini abluka eden şeylerle lâfzan ve mânen görüşmek, konuşmak, komşuluk etmeye hilkaten mecbur olan insanın sağ, sol, ön, arka, alt, üst olmak üzere altı ciheti vardır.

İnsan, mezkûr iki gözlüğü gözüne takmakla, mezkûr cihetlerde bulunan mahlûkatı, ahvâli görebilir.

Sağ cihet: Bu cihetten maksat, geçmiş zamandır. Binaenaleyh, felsefe gözlüğü ile sağ cihete bakıldığı zaman, mâzi ülkesinin kıyameti kopmuş, altı üstüne çevrilmiş, karanlıklı, korkunç, büyük bir mezaristanı andıran bir şekilde görünecektir. Ve bu görünüşte insan pek büyük bir dehşete, vahşete, meyusiyete maruz kaldığında şüphe yoktur.

Fakat iman gözlüğüyle o cihete bakıldığı zaman, hakikaten o ülkenin altı üstüne çevrilmiş bir şekilde görünürse de, fakat can telefi yoktur. Mürettebatı, sâkinleri daha güzel, nuranî bir âleme nakledilmiş oldukları anlaşılıyor. Ve o kabirler, çukurlar da, nuranî bir âleme girmek için kazılan yeraltı tünelleri şeklinde telâkki edilecektir. Demek imanın insanlara verdiği sürur, ferahlık, itmi’nan, inşirah, binlerce “Elhamdü lillâh” dedirten bir nimettir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : Risale-i Nur’un fikirden sonra en mühim esası şükür olduğundan şükür ve hamdin ekser meratip ve hakikatları Risale-i Nur’un eczalarında kemal-i izah ile beyan edildiğinden burada onlara iktifaen gayet muhtasar bir surette iman nimetine mukabil olan hamdin birkaç mertebeleri zikredilecektir. İman nimetinin mertebelerine göre hamdin mertebeleri var. (Bu İkinci Bab Abdülmecid Nursî tarafından tercüme edilmiştir.)
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Birinci Bab / Sonraki Risale: Üçüncü Bab
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

abluka etmek : etrafını çevirip dış tarafla ilişkisini kesmek
ahvâl : haller, durumlar
alâkadar : alakalı, ilgili
âlem : dünya, evren
bab : kısım, bahis
beyan etmek : açıklamak
binaenaleyh : bundan dolayı
cihet : yön
ecza : kısımlar, bölümler
ekser : çoğunluk
Elhamdü lillâh : “ezelden ebede her türlü hamd ve övgü Allah’a mahsustur”
evvelâ : ilk olarak
hakikat : gerçek, esas
hamd : övgü, şükür ve minnet duyma
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
hilkaten : yaratılış olarak
ihtar : hatırlatma
iktifâen : yetinerek
iman : Allah’a inanma
inşirah : ferahlanma, sevinme
itmi'nan : huzur bulma
kemâl-i izah : tam ve mükemmel bir açıklama
lâfzan : sözle
mahlûkat : yaratıklar
mânen : mânevî olarak
maruz kalmak : birşeyle yüzyüze gelmek
mâzi : geçmiş zaman
merâtip : mertebeler, dereceler
meyusiyet : ümitsizlik
mezaristan : mezarlık
mezkûr : adı geçen
muhtasar : kısa, özetlenmiş
mukabil : karşılık
mürettebat : bir iş için hazırlanan kimseler, personel
nakletmek : aktarmak, anlatmak
nevi : çeşit
nimet : iyilik, lütuf, ihsan
nuranî : nurlu, aydınlık
risale : mektup; Risale-i Nur’dan herhangi bir bölüm
sâkin : içinde oturan
suret : biçim, şekil
sürur : mutluluk, sevinç
tâbir : adlandırma
telâkki : anlama, kabul etme
telef : yok olma, zâyi olma
ünsiyetli : canayakın, dost
vahşet : ürküntü, korku
zikretmek : anmak, belirtmek
Yükleniyor...