Görüyoruz ki, o kavanoz şişelerden herbirisinden, bir mizan-ı mahsusla, bir iki dirhem bundan, üç dört dirhem ötekinden, altı yedi dirhem başkasından, ve hâkezâ, muhtelif miktarlarda eczalar alınmış. Eğer birinden, bir dirhem ya noksan veya fazla alınsa, o macun zîhayat olamaz, hâsiyetini gösteremez. Hem o hayattar tiryakı da tetkik ettik. Herbir kavanozdan bir mizan-ı mahsusla bir madde alınmış ki, zerre miktarı noksan veya ziyade olsa, tiryak hassasını kaybeder.

O kavanozlar elliden ziyade iken, herbirisinden ayrı bir mizanla alınmış gibi, ayrı ayrı miktarda eczaları alınmış.

Acaba hiçbir cihette imkân ve ihtimal var mı ki, o şişelerden alınan muhtelif miktarlar, şişelerin garip bir tesadüf veya fırtınalı bir havanın çarpmasıyla devrilmesinden, herbirisinden alınan miktar kadar, yalnız o miktar aksın, beraber gitsinler ve toplanıp o macunu teşkil etsinler? Acaba bundan daha hurafe, muhal, bâtıl birşey var mı? Eşek muzaaf bir eşekliğe girse, sonra insan olsa, “Bu fikri kabul etmem” diye kaçacaktır.

İşte bu misal gibi, herbir zîhayat, elbette zîhayat bir macundur. Ve herbir nebat, hayattar bir tiryak gibidir ki, çok müteaddit eczalardan, çok muhtelif maddelerden, gayet hassas bir ölçüyle alınan maddelerden terkip edilmiştir. Eğer esbaba, anâsıra isnad edilse ve “Esbab icad etti” denilse, aynen eczahanedeki macunun, şişelerin devrilmesinden vücut bulması gibi, yüz derece akıldan uzak, muhal ve bâtıldır.

Elhasıl, şu eczahane-i kübrâ-yı âlemde, Hakîm-i Ezelînin mizan-ı kazâ ve kaderiyle alınan mevâdd-ı hayatiye, hadsiz bir hikmet ve nihayetsiz bir ilim ve herşeye şâmil bir irade ile vücut bulabilir. “Kör, sağır, hudutsuz, sel gibi akan küllî anasır ve tabâyi ve esbabın işidir” diyen bedbaht, “O tiryak-ı acip, kendi kendine, şişelerin devrilmesinden çıkıp olmuştur” diyen divane bir hezeyancı, sarhoş bulunan bir ahmaktan daha ziyade ahmaktır. Evet, o küfür ahmakane, sarhoşâne, divanece bir hezeyandır.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi İkinci Lem'a / Sonraki Risale: Yirmi Dördüncü Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahmakane : aptalca
âlem : dünya, evren
anâsır : unsurlar, elementler
bâtıl : hak olmayan, boş
bedbaht : talihsiz, kötü
cihet : yön
divane : akılsız, deli
divanece : akılsızca, delice
ecza : kısımlar, parçalar
eczahane-i kübrâ-yı âlem : büyük bir eczane olan âlem, kâinat
elhasıl : kısaca, özetle
esbab : sebepler
hadsiz : sınırsız, sayısız
Hakîm-i Ezelî : her işini hikmetle yapan ve varlığının başlangıcı olmayıp zamanla sınırlı olmayan Allah
hayattar : canlı
hezeyan : boş söz, saçmalama
hezeyancı : boş söz söyleyen, saçmalayan
hikmet : her şeyin yerli yerinde ve anlamlı olması ve bir hedefe yönelik olarak yaratılması
hudutsuz : sınırsız
hurafe : delile dayanmayan saçma inanış
icad etmek : var etmek, yaratmak
irade : dileme, tercih etme
isnad : dayandırma
Kadîr-i Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi ve herşeye gücü yeten, kudret sahibi Allah
küfür : Allah’ın varlığını inkâr etme
küllî : geniş, kapsamlı
macun : karışım halinde ilaç
mahlûk : varlık
mevâdd-ı hayatiye : hayat için gerekli maddeler
mizan : ölçü, tartı
mizan-ı kazâ ve kader : kazâ ve kader terazisi
muhal : imkânsız
muhtelif : değişik, çeşitli
muzaaf : kat kat, katmerli
müteaddit : türlü türlü, çeşitli
nebat : bitki
nihayetsiz : sınırsız
sarhoşane : sarhoşça
şâmil : kapsamlı
tabâyi : tabiatlar
terkip etmek : birleştirmek, sentez yapmak
teşkil etmek : meydana getirmek, oluşturmak
tiryak : ilâç
tiryak-ı acip : hayret verici ilâç
Vâhid-i Ehad : bir olan ve birliği her bir şeyde tecellî eden Allah
vücut bulmak : meydana gelmek; var olmak
zîhayat : canlı; hayat sahibi
ziyade : çok
Yükleniyor...