“Böyle küçük meseleler için kıymettar vaktimi sarf etmektense, o çok kıymetli vaktimi zikir ve fikir gibi kıymettar şeylere sarf edeceğim” deyip çekilerek ittifakı zayıflaştırmayınız. Çünkü bu mânevî cihadda küçük mesele zannettiğiniz, çok büyük olabilir.

Bir neferin, bir saatte, mühim ve hususî şerâit dahilindeki nöbeti bir sene ibadet hükmüne bazan geçmesi gibi, bu ehl-i hakkın mağlûbiyeti zamanında, mânevî mücahede mesâilinde, küçük bir meseleye sarf olunan senin kıymettar bir günün, o neferin o saati gibi bin derece kıymet alabilir, bir günün bin gün olabilir.

Madem liveçhillâhtır, o işin küçüğüne, büyüğüne, kıymetli ve kıymetsizliğine bakılmaz. İhlâs ve rıza-yı İlâhî yolunda zerre, yıldız gibi olur. Vesilenin mahiyetine bakılmaz, neticesine bakılır. Madem neticesi rıza-yı İlâhîdir ve mayası ihlâstır; o küçük değildir, büyüktür.

YEDİNCİ SEBEP

Ehl-i hak ve hakikatin ihtilâf ve rekabetleri kıskançlıktan ve hırs-ı dünyadan gelmediği gibi, ehl-i dünyanın ve ehl-i gafletin ittifakları dahi civanmertlikten ve ulüvv-ü cenaptan değildir.

Belki ehl-i hakikat, hakikatten gelen ulüvv-ü cenap ve ulüvv-ü himmet ve tarik-i hakta memdûh olan müsabakayı tam muhafaza edemediklerinden ve nâehillerin girmesi yüzünden bir derece sû-i istimal ettiklerinden, rekabetkârâne ihtilâfa düşüp hem kendine, hem cemaat-i İslâmiyeye ehemmiyetli zarar olmuş.

Ehl-i gaflet ve ehl-i dalâlet ise, meftun oldukları menfaatlerini kaçırmamak ve menfaat için perestiş ettikleri reislerini ve arkadaşlarını küstürmemek için, zilletlerinden ve nâmertliklerinden, hamiyetsizliklerinden, mutlak arkadaşlarıyla -hattâ denî ve hain ve muzır olsalar dahi- hâlisâne ittihad, hem menfaat etrafında toplanan -ne şekilde olursa olsun- şerikleriyle samimâne ittifak ederler, samimiyet neticesi olarak istifade ederler.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Dokuzuncu Lem'a / Sonraki Risale: Yirmi Birinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

civanmert : yiğit, mert
denî : alçak
ehl-i dünya : dünyaya dalıp, âhireti düşünmeyenler
ehl-i gaflet ve dalâlet : âhirete, Allah’ın emir ve yasaklarına karşı duyarsız olanlar ve hak yoldan sapan inançsız kişiler
ehl-i gaflet : âhirete, Allah’ın emir ve yasaklarına karşı duyarsız olanlar
ehl-i hak : doğru ve hak yolda olan kimseler
ehl-i hakikat : doğru ve hak yolda olan kimseler
fikir : düşünme, tefekkür etme
hâlisâne : ihlâslı bir şekilde, karşılık beklemeksizin
hamiyetsizlik : hamiyetsiz olma, mukaddes değerleri koruma duygusu ve gayreti içinde olmama
hırs-ı dünya : dünya nimetlerine karşı gösterilen açgözlülük
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah’ın rızasını gözetme
ihtilâf : anlaşmazlık, uyuşmazlık
ittifak : anlaşma, birlik
ittihad : birlik, birleşme
liveçhillâh : Allah için
mânevî cihad : nefis ve şeytana karşı yapılan mücadele
mânevî mücahede : nefis ve şeytana karşı yapılan cihad, mücadele
meftun : düşkün, tutkun
memdûh : övülmüş
mesâil : meseleler
muzır : zararlı
nâehil : bir şey hakkında ehil olmayan
nâmertlik : mertçe davranmamak
nefer : asker
perestiş etmek : aşırı derece sevmek ve bağlanmak
rekabetkârâne : rekabet edercesine
rıza-yı İlâhî : Allah’ın rızası
samimâne : samimi bir şekilde
sû-i istimal : bir şeyi kötüye kullanma
şerâit : şartlar
şerik : ortak
tarik-i hak : hak ve hakikat yolu
ulüvv-ü cenap : yüksek şeref sahibi
ulüvv-ü himmet : çok gayretli olmak, yüksek himmet sahibi olmak
zerre : atom
zikir : Allah’ı anma
zillet : hor, hakir, aşağılanma
Yükleniyor...