20. Ziya ile mevcudat görünür; hayat ile mevcudatın varlığı bilinir. Herbirisi birer keşşaftır.
21. Nasraniyet ya intıfâ veya ıstıfâ edip İslâmiyete karşı terk-i silâh edecektir. Nasraniyet birkaç defa yırtıldı, Protestanlığa geldi. Protestanlık da yırtıldı, tevhide yaklaştı. Tekrar yırtılmaya hazırlanıyor.
Ya intıfâ bulup sönecek veya hakikî Nasraniyetin esasını câmi olan hakaik-i İslâmiyeyi karşısında görecek, teslim olacaktır. İşte bu sırr-ı azîme Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm işaret etmiştir ki, “Hazret-i İsâ nâzil olup gelecek, ümmetimden olacak, şeriatımla amel edecektir.” 1
22. Cumhur-u avâmı, burhandan ziyade, me’hazdaki kudsiyet imtisâle sevk eder.
23. Şeriatın yüzde doksanı (zaruriyat ve müsellemât-ı diniye) birer elmas sütundur. Mesâil-i içtihadiye-i hilâfiye, yüzde ondur.
Doksan elmas sütun, on altının himayesine verilmez. Kitaplar ve içtihadlar Kur’ân’a dürbün olmalı, âyine olmalı; gölge ve vekil olmamalı.
24. Her müstaid, nefsi için içtihad edebilir, teşri’ edemez.
25. Bir fikre davet, cumhur-u ulemanın kabulüne vâbestedir. Yoksa davet bid’attır, reddedilir.
26. İnsan fıtraten mükerrem olduğundan, hakkı arıyor. Bazan bâtıl eline gelir; hak zannederek koynunda saklar. Hakikati kazarken, ihtiyarsız, dalâlet başına düşer; hakikat zannederek kafasına giydiriyor.
21. Nasraniyet ya intıfâ veya ıstıfâ edip İslâmiyete karşı terk-i silâh edecektir. Nasraniyet birkaç defa yırtıldı, Protestanlığa geldi. Protestanlık da yırtıldı, tevhide yaklaştı. Tekrar yırtılmaya hazırlanıyor.
Ya intıfâ bulup sönecek veya hakikî Nasraniyetin esasını câmi olan hakaik-i İslâmiyeyi karşısında görecek, teslim olacaktır. İşte bu sırr-ı azîme Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm işaret etmiştir ki, “Hazret-i İsâ nâzil olup gelecek, ümmetimden olacak, şeriatımla amel edecektir.” 1
22. Cumhur-u avâmı, burhandan ziyade, me’hazdaki kudsiyet imtisâle sevk eder.
23. Şeriatın yüzde doksanı (zaruriyat ve müsellemât-ı diniye) birer elmas sütundur. Mesâil-i içtihadiye-i hilâfiye, yüzde ondur.
Doksan elmas sütun, on altının himayesine verilmez. Kitaplar ve içtihadlar Kur’ân’a dürbün olmalı, âyine olmalı; gölge ve vekil olmamalı.
24. Her müstaid, nefsi için içtihad edebilir, teşri’ edemez.
25. Bir fikre davet, cumhur-u ulemanın kabulüne vâbestedir. Yoksa davet bid’attır, reddedilir.
26. İnsan fıtraten mükerrem olduğundan, hakkı arıyor. Bazan bâtıl eline gelir; hak zannederek koynunda saklar. Hakikati kazarken, ihtiyarsız, dalâlet başına düşer; hakikat zannederek kafasına giydiriyor.
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
1 : Buhârî, Enbiyâ, 49; Müslim, Îmân, 242-247; Tirmizî, Fiten, 62; Müsned, 4:226.
Önceki Risale: İşarat-ı Gaybiyye Hakkında Bir Takriz / Sonraki Risale: Sikke-i Tasdik-i Gaybi'den Bir Mektup